Küçük Ortadoğu'da istikbal


Kırılgan bir yapıya sahip Ortadoğu'da ya uydu olursunuz ya da aktör. Aktörlük sizi bazen liderlik konumuna sürükleyebilir. O zaman rasyonel olan bu konumu azami rantabiliteyle kullanmaktır. Arap sokaklarının çabuk değiştiği, Nasır'ı ve Mübarek'i yıllarca alkışlayan bu sokakların bu iki lidere sırtını döndükleri doğru. İyi de yaptılar. Ama Mehmet Ali Birand'ın "Türkiye Ortadoğu'da liderlik etmemelidir" fikrine katılmak mümkün değil. Arap sokakları değişiyor ama demokratik halk iradesi istikametinde. Yıllarca çaresizlikten alkışlanan yöneticiler bırakılıyor ama bırakılan halka dayanan liderler değil diktatörler. Kendi özgür iradeleriyle demokrasiye evrilen Arap sokağına, "liderlerine ihanet edenler" nazarıyla bakmak doğru olmadığı gibi akılcı bir perspektif de değil. "Ekonomimizin gücü, demokrasinin eksikleri sebebiyle liderlik yapmamalı, en iyisi etkin bir konumda kalmak" diyor Birand. Güzel ama etkin konumda olabilmek için bölgesel aktörlük ve üstlenilmese bile liderlik potansiyeli gerekir. Bugün Yemen'de, Suriye'de, Irak'ta, Suudi Arabistan'da liderlik potansiyeli yoktur. Dolayısıyla bu ülkelerin etkili olabilme potansiyeli de sınırlıdır. Ortadoğu'da İran, Türkiye ve Mısır gibi jönler doğal olarak figüran rolünü kabullenmezler. Figüranlığa razı olan bir Türkiye'nin bölgesinde ve komşularında huzur ve sükûn bulabilmesi mümkün değil. Soğuk Savaş dönemi 1990'ların başında sahneden çekilirken sınırlarımızın dışına gözlerimizi yumduk da ne oldu? Balkanlar'da, Kafkaslar'da ve Ortadoğu'da beliren nüfuz boşlukları ABD, Rusya ve AB ülkeleri tarafından dolduruldu. Böyle bir Türkiye terör sorununda bölgesel etkinlik sahibi de olamaz. Küçük Ortadoğu Hep Büyük Ortadoğu kavramı dillerdedir ya. Fakat belirleyici olan Küçük Ortadoğu'nun akıbeti olacak. Size iddialı gelebilir ama bence dünya siyasasının istikbali de burada. Küçük Ortadoğu veya dar manada Ortadoğu, Mısır'dan başlayıp Arap yarımadasını içine alan, yukarıda İran ve Türkiye topraklarıyla biten bölge. Yani Küçük Ortadoğu, Ortadoğu'nun özeti ve cevheri. Dünya petrol rezervlerinin asgari %70'ine, doğalgaz rezervinin %35'ine sahip durumda. Bu bölgenin de 3 jönü Mısır, Türkiye ve İran. İran stratejik gerekçelerle kendi asli prensiplerini bir tarafa bırakarak, etkin bir Şii jeopolitiğiyle bölgede hâkimiyet kurmaya çalışıyor. Mısır, yeni demokratik Mısır'ı inşa etme istikametinde sancılı bir geçiş dönemi yaşıyor. Geçiş süreci tamamlandığında eskisinden daha etkili bir aktör olarak sahneye çıkacak. Türkiye ise Arap sokaklarında cumhuriyetten beri ilk kez bulduğu popülarite ve karizmayı nasıl kullanacağına karar verebilmiş değil. Bu karizmanın ilk ciddi sınavı Suriye. ABD ve AB, Beşşar Esed'in gitmesini istemelerine rağmen, "İhvan-ı Müslimin" motifli bir yönetimin gelmesindense, Esed'i tavizkârlığa zorlayarak iktidarda tutma yoluna sapıyorlar. Lübnan ve diğer Ortadoğu Hristiyanları da, "İhvan"ın gelmesindense, Esed'i yeğliyorlar. İsrail bile aynı kaygılarla Esed yönetimini ehven-i şer olarak tercih ediyor. Şu an Türkiye ve İran arasındaki güç mücadelesi Suriye'de yaşanıyor. Asli prensiplerini Şii jeopolitiği uğruna çoktan feda etmiş İran'ın, Suriye'yle birlikte PKK kartını kullanması mukadderdir. İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'in Suriye lideri Esed'e bir mektup göndererek Türkiye'ye karşı Şii ittifakı kurulmasını teklif ettiği belirtiliyor. Hamaney mektubunda Esed'e "silah arkadaşım" diye hitap ediyormuş. Böyle kritik bir serencamda BBC kaynaklı 'PKK'yı İran ve Suriye kışkırtmış olabilir' şeklindeki haberler oldukça manidar. Batı'ya oldukça cazip görünen ve aynı mahfillerce pompalanan Türkiye-İran polarizasyonu konusunda çok dikkatli olmak gerekiyor. Suriye'deki zulme, bireysel olarak değil ancak uluslararası bir inisiyatifle dâhil olması gereken Türkiye, Küçük Ortadoğu'daki kazanımlarını dikkatle korursa bölgede bireysel inisiyatif kudretini de yakalayacak.
<< Önceki Haber Küçük Ortadoğu'da istikbal Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER