KOPENHAG (
Danimarka)-
Egemen Bağış ‘başmüzakereci’ ve ardından o sıfat da kendisinde kalmak üzere
Avrupa Birliği Bakanı olduktan sonra görev alanına giren konulara muazzam hâkim hale gelmiş. Çok bilmiş
genç bir
Kıbrıs Rum diplomatı konferansı sonrasında soru sorduğuna pişman etti.
Türkiye’nin suçlandığı üç konunun üçünde de esas suçlanması gerekenin, Kıbrıs’ın bütününü temsil iddiasındaki Rum kesimi olduğuna dinleyenleri ikna etti çünkü...
Türkiye’nin
Avrupa Birliği (AB) macerası ilginç bir yolda. AB’nin istediği müktesebata ait reformlarda ileri adımlar atıldı. AB üyesi ülkelerin bazısından pek çok konuda daha iyi durumda Türkiye. Yunanistan’ın iflâsını başka ülkeler de izliyor; İtalyan bakanın ağladığını gördük...
Mukayeseler Türkiye lehine olmaya başladığından beri, AB politikacıları, diplomatları ve bürokratlarının işi olağanüstü zorlaştı. Türkiye için üretilen mazeretler şimdilerde mevcut üyelere uymaya başladı. AB’nin çekirdeğini teşkil eden
Almanya ile
Fransa, borç batağına düşen AB üyeleri için yeni formül arayışındalar. Haftanın son günü Brüksel’de toplanacak AB Zirvesi öncesinde ‘Avro bölgesi’ denilen ortak para birimi içerisinde yer alan ülkelerden bazısına “Sizler artık başka yola” denilmesinin düşünüldüğü kulaklara geliyor.
Önceleri sadece Türkiye için kullanılan ‘özel statü’ bazı üye ülkelere
teklif edilebilir. Alman Başbakanı
Angela Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Nikolas
Sarkozy kameraların önüne elele çıkarak güçbirliği fotoğrafı verdiler. O güçbirliği tablosundan, BM’de olduğu gibi, ‘asil üyeler’ ile ‘diğerleri’ türü bir farklılaşma talebi çıkabilir.
Zirvede dönem başkanlığını Danimarka devralacak ve AB Bakanı Egemen Bağış Türkiye’nin önceliklerini muhataplarına aktarmak üzere
Kopenhag’ta. Rum diplomatla arasındaki takılma,
İstanbul Kültür Üniversitesi tarafından burada düzenlenen bir konferans sırasında yaşandı.
Bir zamanlar neredeyse haftada bir sıklığına erişen AB eksenli uluslararası toplantılardan epeydir uzak kaldığım için Türkiye’nin değişen tavrı benim için
sürpriz oldu. Alttan alma yok, “Ne olur, bizi alın” yaltaklanması yok, “Almazsanız kötü olur ha” şantajı da yok... Türkiye AB yolunda reformlarını yaparken gecikmiş bir ev temizliğini de gerçekleştiriyor; bu yoldan dönmeye de niyeti yok... “Türkiye girerse sorunlar yaşarız” bahanesine sığınan AB, şimdi o bahaneye sebep olarak zikredilen hemen her türlü sorunla karşı karşıya ve üstesinden gelmekte müthiş zorlanıyor.
AB dışında kaldığı halde Türkiye her bakımdan güçleniyor. Gerçekleştirilen reformlar sayesinde etrafındaki ülkeler için bir esin kaynağı; çalışan ve üreten halkı da krizler yaşanan küresel ortamda Türkiye’nin ekonomisine gerçek anlamda çağ atlatıyor.
İster mevcut yapısıyla devama karar versin AB, ister köklü bir değişime kendisini tâbi tutarak iki vitesli bir Avrupa etrafında farklı kümeler haline gelsin, Türkiye için fark etmiyor. Her durumda üyelik için nihai kararı kendi elinde tutuyor Türkiye; krizlerinden uzak dururken AB perspektifinin zorladığı yararlı standartları da kendi halkı için yakalama gayretini sürdürüyor...