Dün Pazar’dı ama ben teyakkuzdaydım...
Hem adım adım
Suriye ile sıcak bir çatışma ortamına ilerlememizi, hem de İran’dan
Türkiye’ye yönelik hasmane açıklamaları izledim.
Van’daki artçı sarsıntının Van Bölge Hastanesi’ndeki hastaları nasıl çaresiz bir hale soktuğunu çok üzülerek gördüm.
Dersim,
PKK tartışmalarına
kulak kabarttım.
Ama hiç biri
Meclis’te apar topar kabul edilen ‘
şike yasası’ kadar öne geçemedi...
***
Aslında
AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil
Tayyar’ın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yazdığı
mektup her şeyi çok net bir şekilde açıklıyor.
Çok haklı olarak, “açıkça belirtmeliyim ki Meclis olarak
spordaki Ergenekon’a,
İstanbul dukalığına ve spor mafyasına yenik düştük. Bir milletvekili olarak tüm Türkiye’den özür diliyorum” diyen Tayyar, bu yasanın hukuksal sakatlıkları yanında, hayata geçmesi halinde şikecilere sağladığı büyük avantajları da sıralıyor:
“Eğer bu
kanun yürürlüğe girerse;
1-Şahsa özel ve örtülü af çıkarılmış olur, devam etmekte olan
Şike Operasyonu akamete uğrar.
2-Spordaki şike eylemi organize suç kapsamından çıkartıldığı için bundan sonra spor mafyasıyla mücadele artık imkânsız hale gelir.
Ayrıca, üzülerek belirtiyorum, kanundaki ceza oranları yeni düzenlemeyle
komik seviyeye çekilirken, bu durumu kamufle etmek maksadıyla kamuoyunu aldatıcı bir yola başvuruldu.
Cezaların ertelenmesi, paraya çevrilmesi veya hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasının söz konusu olamayacağına dair madde eklendi.
Yeni
Anayasa gibi en hayati konuda bir araya gelemediğimiz bir dönemde, şikeciler için jet hızıyla böyle bir kanunun çıkarılması kamu vicdanında derin yaralar açmıştır.”
***
Fanatik bir
Fenerbahçe taraftarı olan
Maliye Profesörü
Eser Karakaş da Cumartesi günkü Star’ın spor sayfasında yazdığı yazıya şöyle başlıyordu:
“Sayın Cumhurbaşkanımızın TBMM’den geçen şike yasasını onaylamaması gerektiğini düşünüyorum; Sayın Gül daha yedi ay önce bir yasayı imzaladı, şimdi ne değişti de önümüzde yeni bir yasa var.
Aslında ne değiştiğini hepimiz, Sayın Gül dâhil, çok iyi biliyoruz da açık açık söylemeye dilimiz varmıyor.”
***
Yasalaşan tasarıyı AK Parti,
CHP, MHP ve BDP’nin ortaklaşa hazırlamış olmaları, aslında halkın hep görmezden gelmeye çalıştığı
siyasetin de bir başka yüzünü ya da iç yüzünü gösteriyor.
Kamu İhale Yasası’nda siyaseti finanse eden müteahhitler lehine değişikliklere ortaklaşa ses çıkarmamak gibi,
siyasi partiler ve siyasiler şikecilik konusunda da fevkalade bir uyum içindeler.
Neyse ki medyaya maalesef yeterince yansıtılmayan kamuoyunun ağır tepkisini göz önüne alan BDP gecikerek de olsa ön
komisyon aşamasında imzasını çekti.
Geçenlerde konuştuğum kimi
iktidar milletvekillerinin de vicdanen ne kadar rahatsız olduklarına şahit oldum...
***
Ama...
En büyük itirazın sokaktan ve kamuoyundan geldiğini söylemeliyim.
Vicdan sahibi hiç kimse olup biteni ve şikecilere siyaseten kol kanat gerilmesini içine sindiremez.
Benim bu noktada iki önerim var:
Birincisi, ‘şike yasasına’ oy veren milletvekillerini
teker teker deşifre etmek...
İkincisi, 17 trilyon dolarlık
üretim ile dünyanın en büyük
ekonomik gücü olan ve de şikeye asla geçit vermeyen AB’ye ‘sefil’ diyerek pek çok kişiyi şaşırtan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yasayla ilgili tutumunu çok yakından izlemek, yasayı veto etmesini sağlamak...
***
‘İleri Türkiye’...
‘Yeni Türkiye’...
‘Demokratik ve
sivil anayasa’...
Bunları en büyük hassasiyeti ve uzlaşmayı, üstelik de görülmemiş bir acelecilikle hayata sokan ‘şikeci siyasetle’ mi yapacağız?
‘Şikeciliği’ en etkin ve geçerli değer olarak kabul eden siyaset kendi ayağına ateş etti, umarım Cumhurbaşkanı Gül de aynı şeyi yapmaz...