Toprağı buram buram bilgi tüten Kurtuba,
Bilginlerinin adı taa uzaklarda çınlayan Kurtuba'ya ne oldu?
Ey ibret dolu geçmişten ibret alacak yerde, günübirlik işlere, dedikodulara batmış kişi!
Sen uyu bakalım; ama zaman için ne demek dinlenmek, ne demek uyku!
(Ebu'l-Bekâ Sâlih b. Şerîf er-Rundî)
İki sene evvel Şam'da Kasiyun Dağı eteğindeki türbesine doğru tırmanırken karar vermiştim, 'O'nun yurdunu ziyaret edeceğim.' İşte nasip oldu, size bu yazıyı Endülüs'ün başkenti Kurtuba'dan yazıyorum. Muhyiddin ibn-i Arabî Hazretleri'nden bahsediyorum. Konya'da yaşarken, '(Selim'in) S'si, (Şam'ın) Şın'ına girdiğinde, benim de kabrim bulunur.' diye esrar ve
müjde dolu bir haber vermişti. Nitekim
Yavuz, Şam'ı fethettiğinde çoktan kaybolmuş mezarını keşfetmişti. Türbenin kubbesinde, 'bütün yüzyıllar yetiştirdikleri büyük insanlarla tanınır, benden sonraki yüzyıllar benimle anılacak' mealinde bir beyit var.
Filozofların Sultanı İbn Rüşd, İslam'da akılcılık ekolünün öncülerinden Zaragozalı (Saragosta) İbn Bâce, hekim,
hukukçu ve filozof İbn Tufeyl,
Musevi tıp alimi, büyük fatih Salahattin Eyyubi'nin hekimi İbn Meymûn, bize göre sosyolojinin kurucusu İbn Haldun... hep bu büyük
medeniyetin çocuklarıdır.
Endülüs fatihi Tarık bin Ziyad, on iki bin kişilik ordusuyla 90 bin kişilik orduyu yendiğinde tarihler 711'i gösteriyordu. Sadece iki senede İberya yarımadası büyük oranda fethedilmişti. Batı'da kuyruğu kaptıran Hıristiyan dünyası, 1090'dan itibaren Doğu'da iki asrı aşacak Haçlı Seferleri'ne başlayacaktı.
Ancak bilim, sanat, tıpta zirveleri aşan koca Endülüs devleti 781 sene sonra 1492'de çöktüğünde, Doğu'da İstanbul'u fetheden
Osmanlı yükselişe geçiyordu. Maalesef ikisi bir arada olamadı. Kader! Endülüs'te
Müslüman kaldığı sürece
banyo yapmayı reddeden Pasaklı İzabel'in kıyımından bu güne kısaca Kurtuba (Cordoba)'da büyük cami (içine artık kilise yerleştirilmiş), Gırnata (
Granada)'da bir tepenin üzerinde El Hamra Sarayı (yine merkezine bir kilise yerleştirilmiş) gibi çok az eser kalmış.
Kurtuba'da 1610 yılına kadar çok aktif bir şekilde insan onurunu rencide etmiş olan Engizisyon Müzesi'ni gezerken Batı Ruhu'nun nasıl bir şey olduğunu, tefsire mahal kalmadan anlıyorsunuz.
Olan oldu,
gözyaşı değil, göz nuru akıtmak zamanı. Basit, yüzeysel gezilerin önüne geçip, derinlemesine medeniyet araştırmaları yapıp
ders çıkartmak lazım. Bu konuda gayret edenlere sahici
destek vermek gerek. Bu büyük devleti kısaca zevk-sefa ve tefrika bitirdi denilebilir. Hayatın merkezine İ'lay-ı Kelimetullah'ı yerleştirenler her zaman aziz kılındığı gibi, işi cümbüşe vuranlar da tabii bir kader olarak ayıklanıyor. Şehrin anahtarlarını teslim eden son Gırnata sultanı II. Abdullah'a annesinin dediği gibi, 'adam gibi cenge çıkamayanlar, kadınlar gibi ağlıyordu'.
Osmanlı'nın birliği, dirliği, donanması 1492'de bitiş noktasına gelen Emevilere
yardım etmeye müsait olamadı. O cepheye yetişemedi Devlet-i Âli'nin eli. Ajanlar krala
rapor sunmuş; 'Osmanlı şu sıralar kendi derdine düşmüş, Emevileri ortadan kaldırmanın tam sırasıdır.' diye. İstanbul'un fethine bu cevabı verdiler. Kazan'ın Rusların eline geçmesi (1552) de yine buna tekabül ediyor.
Günümüze dönelim.
İspanya geçmişin değerlerini bugün turizme tahvil etmekle meşgul. Biz de geçmişi anlayıp geleceğe hazırlanalım. Bu
ülke ile bağlar kuruluyor. 'Medeniyetler İttifakı' görüşmelerini daha düne kadar iki ülkenin başbakanları yürütüyordu. THY artık haftada dört kez uçuyor. Sadece 4 saatte Malaga'dasınız. Zamanında İspanyollara kaptırdığımız zengin Arap kralları
akın akın buralarda
gayrimenkul alıyor, gelip yaşıyor, büyük paralar bırakıyor. Şimdi o zenginleri buraya THY taşıyor.
İspanya sanayiden yavaş yavaş kopuyor. Geriye tarım ve
hizmet sektörü kalıyor.
Ekonomi uzun süredir büyümüyor, borçlar habire artıyor, işsizlik yüzde 20'lerde.
AB üyeliği ile Çin faktörü bana göre başlıca sebep.
Hem Batı hem İspanya uzun bir sorunlu döneme girdi. Doğru. Ancak onların işi bitmiş, biz de işi bitirmiş değiliz. Hızla öğrenmeye çalışmamız lazım. Aradaki
uçurum hâlâ çok muazzam.