KCK sever aydınlar çok üzülmüştür son KCK dalgasına.
Öyle ya, KCK'nın aydınlara pompaladığı
sivil maske biraz daha aşağıya düştü.
"
Aydınlara pompaladığı" diyorum zira
halk gerçeği biliyor ama bir kısım aydınlar kendilerine takdim edilen KCK rüyasına öyle
tatlı dalmışlardı ki.
PKK'nın "bizim politik çizgimizde faaliyet gösteren aydınlar" dediği listenin figüranları.
Ne yaptınız siz sayın savcılar?
Sevgili savcılar niye uyandırdınız ki "barış havarileri"ni tatlı rüyalarından.
Ne güzel kendi tutkularını hakikat gibi anlatıyorlardı kamuoyuna.
Nereden çıkardınız avukatların cebindeki HPG
vergi makbuzlarını, dağda Kalaşnikof'la atış talimleri yaptığını?
Öcalan'ın talimatlarıyla gerçekleşen 130 PKK eyleminde 132 şehit verildiğini...
Öcalan'ın avukatlarının (nasıl avukatlıksa) KCK'nın
yönetici kademesine ayrı, alt
militan kademesine ayrı, basına ise farklı kriptolarla farklı notlar ilettiğini...
"KCK Halk Mahkemesi" tutanaklarının BDP Bağlar İlçe Başkanlığı'ndan çıktığını...
Hepsinin hayallerini yıktınız, gayretlerini yerle bir ettiniz, yüzlerinde hazan rüzgârları dolaşıyor.
Üstüne bir de Öcalan'ın "KCK il
legal silahlı bir oluşumdur... 100.000 kişi ölebilir sayı önemli değil" sözleri de eklendi.
KCK'nın istekleri doğrultusunda nasıl bir barış modeli kotaracaklar şimdi?
Allah'tan sarılacakları bir can simidi var yine.
O da masumiyet karinesi.
Bu sayede
Cemil Bayık, Murat
Karayılan, Duran
Kalkan, Mustafa
Karasu,
Fehman Hüseyin gibi en kanlı katiller bile masumiyet karinesi gereği suçsuz ve masum durumda. (!)
Çünkü onların da aleyhlerinde kesinleşmiş bir
mahkeme kararı yok.
Zamanında asker devlet içind
e devletken feryadı basanlar, şimdilerde KCK zorbalıkla devlet içinde devlet kurup vergi alıp ordu ve mahkeme kurarken binbir karın ağrısıyla siyaseten tolerasyon üretmeye çalışıyorlar.
Ahmet Kaya'nın "bu ne yaman çelişki anne" şarkısı kulaklarımda.
Öcalan'ın fırçalarına niye şaşırıyorsunuz ki?
Öcalan'ın kendi ifadesiyle "seçilmiş
Kürt iradesi"ne nasıl muamele ettiğini gördünüz mü?
Ben "dağdan bir militan gelse BDP Genel Başkanı dâhil tüm BDP'li vekillere ayakkabılarını boyatır" derken tebessüm edenler, Öcalan'ın Ahmet Türk'e "
satılık", Sebahat Tuncel'e "şarlatan", Osman Baydemir'e "zırtapoz" şeklindeki hakaretlerini duyuyor mu acaba?
Bunlar sizin şimdi duyduklarınız.
Ben bunların daha da galiz olanlarını hem de sıradan "PKK tim komutanları"nın BDP'lilere küfürlerini 2000'li yılların başından beri duyuyordum kendilerinden.
Öcalan'ın hakaretlerinin oldukça ölçülü olduğunu söylemem gerek.
Ne kadar "demokratik ve özgür Kürt iradesine dayanan" bir
yönetim tarzı değil mi?
Neden şimdi?
Bazılarının dediği gibi hukuk araçsallaştırılmıyor.
"Bugüne kadar Öcalan'ın avukatları kanalıyla örgütü yönettiği bilinmiyor muydu, neden şimdi" sorusu dillendiriliyor.
Biliniyordu ve izleniyordu.
2007 yılında aktif bir şekilde varlığını ortaya koyan KCK'nın PKK ve BDP mahfilleriyle ilgisinin ve niteliğinin net bir şekilde tespiti, uzun bir takip süreci gerektirir.
Bu noktada özel yetkili başsavcı vekili Fikret Seçen'in basına verdiği bilgi notunda "PKK-KCK
terör örgütü" ifadesini kullanması önemlidir.
Bunun yanında
terör örgütünün siyasal alanın cazibesine dikkat çekilmek suretiyle legal alana çekilebilme ümidini de yok sayamayız.
Fakat
açılım süreci koordinatörlüğünce yapılan hataların hepsini hükümete
fatura etmek insafsızlık olur.
Savcı operasyonel düğmeye bastıktan sonra geri dönüşü olmayan bir yola girilmiştir artık.
Ergenekon'un nasıl finansal, askeri, medya, üniversite gibi pek çok ayaklarına yönelik dalgalar geldiyse,
KCK operasyonları da benzer çeşitlilikte devam edecektir.
KCK operasyonları, Ergenekonseverlerle KCK müdafilerinin aynı dalga boyunda, aynı frekansta olduğunu da göstermesi açısından önem arz ediyor.
PKK ve Ergenekon mahfillerinin açık bir şekilde birleştiği ve müdafaa savaşı verdiği bir süreçteyiz.