CHP de özür dilerse...


Başbakan, Türkiye için çok ciddi ve önemli bir adımı CHP lideri ile giriştiği siyasî polemik içinde attı. Bu özrü, siyasî partiler arasındaki rekabette iddialı bir hamle olarak görürsek durum şöyle tasvir edilebilir: AK Parti, CHP kalesinin duvarlarını aşırtarak bir havan atışı yaptı. Mermi CHP'nin cephane deposuna isabet etti ve kale darmadağın oldu. CHP'nin bu ağır tahribattan sonra toparlanıp tekrar siyaset yapabilir hale gelmesi çok uzun zaman alacak. Ancak AK Parti liderinin isabetli vuruşu, CHP söyleminde etkisini göstermeye başladı bile. CHP lideri ilk defa kendi siyasî-dinî kimliğine uzak olanların haklarını savunmaya başladı. Necip Fazıl Kısakürek gibi, İslâmcı bir yazar-şairin uğradığı haksızlıklardan ve gerçeğin ortaya çıkartılmasından bahsetmesi CHP siyaseti için çok yeni bir adım. Çok daha yenisi 12 Eylül darbecilerinin yaptığı işkencelerden bahsederken, solcuların yanında ilk defa ülkücülerin hukukunu da savunması. CHP bugüne kadar 'ülkücü' ismini bile, genel başkan ağzından kullanmamıştı. CHP'nin kurumsal literatüründe 'ülkücü' yerine hakaret anlamında 'faşist' tabiri kullanılırdı. CHP lideri geçtiğimiz gün ilk defa ülkücü tabirini kullanmakla kalmadı, Ülkücülerin uğradığı haksızlıktan dem vurdu. Başbakan Dersim için özür dilemeseydi, Kılıçdaroğlu Üstad Necip Fazıl'ı, Ülkücüleri savunur muydu? Aslında Kılıçdaroğlu'nun verdiği karşılık çok ince ayarlar üzerinde yükseliyor. O kadar mazlum arasında neden Necip Fazıl? Ülkücülerin konuyla alâkası ne? Necip Fazıl şüphesiz AK Parti'nin, varlığını üzerine inşa ettiği fikir mirasının en önemli isimlerinden biri. Üstelik sağ-muhafazakâr-milliyetçi çevrelerin ortak paydası. Kılıçdaroğlu bu ismi zikrederek AK Parti'ye kendince zarif bir karşılık vermiş, Dersim üzerinden bir zeytin dalı uzatmış oluyor. Ülkücülerin haklarını savunmasının sebebi ise Dersim tartışmasında MHP'yi kendi safına çekme çabası olmalı. Peki CHP, neden özür dilemiyor? Dersimlilerin oy verdiği parti olarak CHP, tarihî kadroyu sınırlayarak CHP'nin vârisi sıfatıyla Dersimlilerden özür dilerse ne olur? CHP'nin özürde ayak diremesini, bina tarumar olduktan sonra ayakta duran kapının önünde ciddiyetle nöbete devam etmeye benzemiştim. Başbakan devlet adına, üstelik sağ-muhafazakâr seçmeni temsilen özür diledikten sonra CHP'nin dileyeceği özür, altından kayan zemini terk etmekten başka anlam taşımıyor. CHP, siyasî alışkanlıklar ve gelenekler ile Dersim'i temsil etmeye devam edecek. Ama bu temsilin içinde Dersim katliamı yaralarının sarılmasında pay sahibi olmak gibi bir rol olmayacak. Dersimlileri tenzih ederek bir benzetme yapalım: Dersim katliamı, CHP'nin zorba bir devlet sıfatıyla Dersim toprağına tecavüzü anlamına geliyordu. Dersimliler, katliamdan sonra ülkenin geri kalanı ile bütünleşince, devlet pişkin pişkin karşılarına çıkıp Sünnî ve Türk çoğunluk karşısında onları ancak kendisinin koruyacağını söyledi. Böylelikle Dersim toprağı ile CHP arasında mecburen bir aile bağı oluştu. Dersimliler bugüne kadar bu ailenin çatısı altında hayatlarını sürdürdüler. AK Parti liderinin devlet adına dilediği özür, bu aile birliğini sona erdiremez. Sadece bu mecburî birlikteliğin ne kadar sahte bir gerekçeye dayandığını öğrenmiş olurlar. Bugünkü CHP genel başkanı ve CHP'nin bir kısmı bu ailenin çocukları. AK Parti liderinin dilediği özür dışarıdan geliyor. Şayet CHP de özür dilerse, bu özür aile içinde dilenmiş bir özür olacak. Bu zoraki aile saadetinin eskisi gibi devamı 'özürden sonra' çok zor. Dersimliler AK Parti'ye oy vermediler. Bundan sonra da bu aile geleneklerinden dolayı oy vermezler. Bu yüzden AK Parti'nin bu özrü, Dersimlilerin oyu için dilemediği açık. Türkiye artık devlet ekseninde kurulan bir uzlaşma yerine toplum içinde inşa edilmiş güvene dayalı güçlü bir sözleşme ile yoluna devam edecek. CHP'nin korumaya çalıştığı devlet artık ortada yok. CHP'nin özürde gecikmesi kendi adına sadece bir kayıp. Halbuki eline bir çiçek alsa ve baba evinin kapısını çalsa... Nasıl olur?.
<< Önceki Haber CHP de özür dilerse... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER