Seneler önce kitapçı Şakir Ağabey şunları anlatmıştı: Bizim
Kazancı Kenan, dokuzu erkek biri kız on kardeş...
Bir gün bir evin oğlu, bu kız kardeşi kala
balık bir akraba grubuyla istemeye gelmişler. Fakat Kenan'ın
babası kazan ustası... Her zaman her fırsatta kazan sohbeti yapar. Yine, dünürcü gelenlere kazanları anlatmaya başlamış. Saat 12 olmuş o hâla kazandan bahsediyormuş. Oğlanın halası (veya teyzesi) "Amca biliyorsunuz ki, biz bu gece kızınızı istemek için geldik. Biraz kazan meselesine ara verip bu işi konuşsak." diyecek olmuş. Baba "O mühim değil, verdik gitti! Şimdi gelelim kazan meselesine!.." demiş...
İşte mesleğinin eri böyle olur. Dava erleri bundan ibret almalıdır. Şair Şâhide Hanım (Kemâl Ural ağabeyimizin kayınvâlideleri) hatıralarında diyor ki: "
Afyon Mahkemesi'ni takip etmiştim.
Hâkim,
Bediüzzaman Hazretlerine, ismini, annesinin-babasının ismini,
doğum yerini ve tarihini sorduktan sonra 'Mesleğiniz?' diye sormuştu. O, gayet yüksek sesle 'Mesleğimiz
hizmet-i imaniye ve Kur'aniye' diye
cevap verdi."
İşte bu hizmet hiç unutulmamalı. Geçici olarak bile olsa hiçbir şey hizmeti unutturmamalıdır. Değişen hava şartları gibi çok çabuk değişen siyasî meseleler de bu tavrımızı hiç değiştirmemelidir...
Kazancı Kenan da "kazan meselesine" olan alâka ve bağlılığı gibi "hizmet-i imaniye ve Kur'aniye'ye" olan sadakati ile İzmir'de Kuruçay'a yakın bir yerde sohbet başlatıyor. Herkesi oraya davet ediyor, bir müddet sonra da hep beraber câmiye... Bir ara
emniyet ve güvenliğimizden sorumlular bu işe bir mâna veremiyorlar. Çünkü bazı takip ettikleri kimselerin zamanla oranın müdavimi olup yollarını çok olumlu bir şekilde değiştirdiklerini müşahede ediyorlar. Bir gün merak vesilesiyle ziyarete gelip "Siz burada ne yapıyorsunuz?" diye soruyorlar. Kenan Bey de durumu anlatıp "Eğer zararlı bir şey yaptığımıza dair bir tespitiniz varsa, hemen bu işi bitirelim. Biz kendi kendimize dağılırız!..." deyince. "
Hayır!.. Yanlış anlamayınız; bizim sizden bir şikayet veya rahatsızlığımız yok!" diyorlar.
Bizim Pınarbaşlı Cemil Bey geçen sene, "Nihat Dağlı Bey'le Alsancak Camii'ne cumaya gitmiştik, namazdan sonra orada bir
ayakkabı boyacısının elinde Küçük Sözler gördük. Merakla sorduk. Ayakkabı boyacısı da
Risale-i Nur kitaplarını okuduklarını, bir güzel gruplarının olduğunu, sohbet yoluyla çok faydalı şeyler yaptıklarını anlatarak; "Bizim evde de ara-sıra sohbet oluyor, bizim hatunun tahsili yoktur, ama sohbetleri dinler ve iyi istifade eder. Geçen gün mutfaktan bir '
Allah!...' sesi duyup koştum. Balık temizliyormuş, onun organlarına tefekkürle bakınca, hatun sanattan Sâni'e intikal etmiş onun için hayretinden Allah demiş." diyerek, beni bu güzel gelişmeden haberdar etmişti. Bu sene ziyaretlerine gitmek nasip oldu. Geçen sene bunları bana anlatan Cemil Bey'le Kazancı Kenan Bey'in sohbet mekânında bunları hatırlayarak bir araya geldik... Bütün bu gelişmeleri güzel açılımlar olarak görüyor, bu hususta gayret sarf edenleri
tebrik ediyoruz.