Aydınlık gazetesi
manşetten yalan söylüyor.
"Fidan'ı MİT'e Onlar Dikti.
Kozinoğlu, ölmeden önce Aydınlık'a gönderdiği açıklamada,
Fethullah Gülen'in, Hakan Fidan'ı, MİT'e müsteşar yapması için Zaman yazarı Hüseyin Gülerce'yi Abdullah Gül'e gönderdiğini ifade ediyor."muş...
Yalan, bir karaktersizlik ölçüsüdür. Zalimler yalanlarla
iftira atar, kin kusar, insanları
hedef gösterirler. En acımasız yalanlar ise hainlerin yalanlarıdır. Bir millete
ihanet ederler. Bir ülkenin geleceği ile oynarlar.
Milletin dirilişine ömrünü adayanlara saldırır, fedakâr insanlara çamur atar, gizli servislerin emellerine
hizmet ederler.
Karanlık ruhlarının karanlık dünyalarında, karanlık odalar inşa eder ve bir fabrikatör gibi yalan üretirler.
Hayatları fitne fesat peşinde koşmakla geçer. Ne kendileri huzur bulur, ne etraflarına huzur yüzü gösterirler. Hayâdan nasipleri yoktur, kızarmaz yüzleri, bitmek bilmeyen kin ve nefretleri vardır...
Allah'ın büyüklüğünü göremezler. Sebeplere bakarlar. Ve dünya çapında, milletimizin yüz akı insanî hizmetler için, "bunlar büyük proje, mutlaka arkasında
Amerika vardır,
Avrupa vardır" derler... Millete güvenmezler. "Bu millet adam olmaz" derler. Millete değil, başkalarına yaslanırlar. "Allah ile irtibat olmayınca, hayat kocaman bir yalan" diyenleri anlayamazlar. Bu büyük millete Allah rızası için hizmet edenleri hedef seçerler,
yabancı istihbarat merkezlerine jurnal ederler... Aydınlık gazetesinin hafta başındaki manşetindeki yalan, bana bu satırları yazdırdı. Güya, MİT mensubu Kâşif Kozinoğlu, ölmeden önce sırlarını Aydınlık Gazetesi'ne göndermiş. Aydınlık, Kozinoğlu'nu zorda bırakmamak için bu notları, o hayatta iken yayımlamamış,
vefatından sonra yayımlıyormuş.
Kâşif Kozinoğlu, gizli
belge sızdırdığı gerekçesiyle OdaTV
soruşturmasıyla tutuklanmış ve yargılamanın yapılacağı 22 Kasım'dan on gün önce
tutuklu bulunduğu
Silivri Cezaevi'nde vefat etmişti. Hiçbir sağlık sorunu yokken, sadece OdaTV davasının değil,
Ergenekon ve
Balyoz davalarının da en önemli sanıklarından birinin, "
kalp krizi" geçirerek öldüğünün açıklanması, elbette pek çok soru işareti taşıyor. Normal olmayan her
ölüm vakası, bir suikastı, cinayeti akla getirir. Burada da asıl soru, Kozinoğlu'nu kimin öldürmüş olabileceğidir. Kozinoğlu'nun konuşmaları acaba kimleri rahatsız ederdi?
Neden bu ülkede, kozmik sırlara vâkıf
generaller firar ediyor? Ben inanıyorum ki vesayetin resmî tarihini yırtan
Dersim gerçeklerinin gün yüzüne çıktığı gibi, 28
Şubat için de soruşturma açılabildiği gibi, bir gün bütün faili meçhuller, suikastlar,
cinayetler aydınlanacaktır. Ergenekoncuların, vesayete payandalık edenlerin, medyadaki adamlarının bütün endişeleri, bütün telaşları, paniklemeleri bu yüzdendir... Karanlıktaki yarasaları en fazla rahatsız eden, ışıktır. Hukuk dışına çıkanları, kanlı
eylem planları yapanları da hakikatlerin ışığı, adaletin işlemesi rahatsız eder...
Aydınlık gazetesi, manşetine taşıdığı yalanda şöyle diyor: "Hakan Fidan'ın MİT müsteşarı olması için
Fethullah Gülen, Hüseyin Gülerce'yi (
Zaman Gazetesi yazarı) 2009 yılında Abdullah Gül'e göndermiştir. Ancak atama, 2010'un Mayıs'ında; yani görüşmeden 1,5 yıl sonra gerçekleştirilmiştir."
Ben de diyorum ki; Muhterem Fethullah Gülen, beni Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül'e göndermedi. Ben Abdullah Gül'e hiçbir zaman "Hakan Fidan'ı MİT müsteşarı yapın" diye bir laf söylemedim. Bu ifadelerim için, bütün kutsallarım, ailem, çoluk çocuğumun üzerine
yemin ederim. Şimdi de bu yalanı uyduranlara, gazetede manşete taşıyanlara sesleniyorum: Gelin, biraz Allah korkunuz varsa, sözleşelim. Kim yalan söylüyorsa Allah onun belasını versin. Dili tutulsun, yazamaz, konuşamaz olsun... Var mısınız?