Geçen hafta içinde çok önemli bir gelişme yaşandı.
Bir
muvazzaf general.
Hakkında
yakalama kararı var.
Ama o GATA’ya gidiyor.
Haklarında yakalama kararı olan birçok
subay ve general gibi.
Sonra tedavisi bitiyor,
taburcu oluyor.
Bu kez bir ay izne ayrılıyor.
Bu izin sırasında
emeklilik dilekçesi veriyor.
Dilekçesi kabul ediliyor ve emekli oluyor.
Sonra bu general ortadan kayboluyor.
Sonradan anlaşılıyor ki; general
Kuzey Irak üzerinden Rusya’ya kaçmış.
Ardından bir sürü
tartışma alıp başını gidiyor.
Hakkında yakalama kararı varken niçin yıllık izin verildi, niçin emekli edildi, niçin GATA’dan taburcu olduktan sonra yeri polise bildirilmedi ?
Sor sorabildiğin kadar.
Kaçan general
İnternet Andıcı sanığı.
Hani şu;
Albay Dursun Çiçek’in de adının geçtiği, kamuoyunu yönlendirmek için kurulan internet siteleriyle ilgili
dava.
Hani şu; milletin seçtiği iktidarı devirmek için toplumda kara
propaganda yapan ve milletin vergileriyle
Genelkurmay bünyesinde kurulan onlarca
internet sitesi var ya; işte o dava.
Albay Dursun Çiçek’in mahkemede “internet
andıcı gerçek bir
belgedir” dediği dava.
İnternet Andıcı; çok tartışılan ‘ıslak imzalı millete
komplo belgesi’ ile birebir örtüşen bir belge.
Emir komuta şeklinde hazırlanan ve üstlere arz edilen bir çalışma.
İnternet Andıcının Genelkurmay
Harekat Başkanlığı’nda hazırlanıp, Genelkurmay 2. Başkanlığına sunulduğu ortaya çıkmıştı.
Sonra dönemin Genelkurmay 2. Başkanı
Hasan Iğsız da, kendi üstünü yani dönemin
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u işaret ederek, andıcın en üst makama iletildiğini açıklamıştı.
İşte şimdi firarda olan general Mustafa
Bakıcı, silsile içinde andıcı hazırlayan isimlerden Albay Dursun Çiçek’in 'üstünün üstü' pozisyonda yer alıyor.
Islak imzalı millete komplo belgesinin ortaya çıkması, dönemin Genelkurmay Başkanı Başbuğ’u çok kızdırmıştı.
Onun masaları yumruklayıp kameralar karşısında ‘
Allah belasını versin’ diye bağırdığı, önüne gelen herkesi tehdit ettiği görüntüler herkesin hafızasında.
Dursun Çiçek’in tutuklanmasını hatırlayın.
Hiç kolay olmamıştı.
İki kere tutuklanıp serbest bırakıldı ya da bıraktırıldı.
Sonra
adliye önünde görüldü, yürürken kameralara açıklamalar yaptı.
Üstlerine “olayı benim üstüme yıkarsanız konuşurum” mesajı verdi.
Çiçek’in üçüncü kez tutuklanmasından sonra Genelkurmay’da belge yok etme operasyonlarının ardı arkası kesilmedi.
Dursun Çiçek’in “benim bu konudaki suçum neyse amirlerimin suçu da odur” sözü pandoranın kutusunun açıldığı an oldu.
Genelkurmay
Adli Müşaviri Hıfzı
Çubuklu başta olmak üzere, üste doğru büyük bir huzursuzluk başladı.
Ve sonuçta
İnternet andıcı davasında çalışmanın arz edildiği en üst makam olan
İlker Başbuğ ve bir kişi hariç herkes tutuklandı.
İşte en üst makam hariç o kişi; şimdi firarda olan general
Mustafa Bakıcı.
Belki yakalanıp sorgulanmış olsa, en üst makamı rahatsız edecek bilgiler verebilirdi.
Dursun Çiçek’i iki kere yargının elinden alan güç, üçüncüsünde başarılı olamadı ve Çiçek mahkemede konuştu.
Dolayısıyla Mustafa Bakıcı’nın; acaba yargının karşısına çıkmaması mı gerekiyordu ?
Bugünlerde İlker Başbuğ’un moralinin nasıl olduğuna bakmak lazım.
Bakıcı’nın firarı belki de en üst makamı rahatlatmıştır.
İnternet Andıcının altında imzası bulunan Dursun Çiçek’in konuşmaması için bu kadar çaba sarf eden
sistem, Çiçek’in ‘üstünün üstü’ konumdaki bir generalin konuşmaması için neler yapmaz diye düşünmeden edemiyor insan.
Karşımızda sadece kaçan bir general değil, onun kaçmasını sağlayan ve hala demokratik sisteme direnen, organize bir yapı duruyor.
[email protected]
twitter.com/aakadiroglu