Pasifikte Neler Oluyor?


Avrupa bir çıkmazın içerisinde debelenip gelişmekte olan ülkeler kurları kontrol altında tutmakta zorlanırken ve Çin dünyanın farklı köşelerinde yatırımlar yaparken Amerika sessiz sedasız AsyaPasifik bölgesinde yeniden bir arayış içerisine giriyor. Aslında buna sessiz demek pek doğru olmayabilir, fakat biz Avrupa’ya yakın olduğumuz için diyelim, oradaki çığlıklardan Pasifikteki sesleri pek duyamıyoruz. Warren Buffet’nin umutsuz bir şekilde söylediği gibi Avrupa’nın bu krizden nasıl çıkacağını bilemiyoruz. Avrupa’dan ümidini kaybetmiş olmalı ki, Amerika da biricik dostu İngiltere’nin eski koloni bölgelerinden Avusturalya’yı gözüne kestirmiş güvenlik anlaşması imzalıyor. Amerika’nın Avusturalya’ya yerleştireceği az sayıda askerden daha çok Avusturalya’nın en önemli ticaret ortağı Çin’e karşı Amerika’yla böyle bir anlaşma yapma ihtiyacı hissetmesi dikkatimizi çekiyor. Çünkü dünyada Çin’in ekonomik büyümesine ilk uyanan ve Çin’le ilgili akademik anlamda en çok çalışmayı yapan ülke herhalde Avusturalya’dır. Bir taraftan Çinliler de, Avusturalya Amerikan askerinin Çin çıkarlarını tehdit edecek harekatlar yapmasına izin veremez şeklinde köşe yazıları yazmakta gecikmedi. Avusturya iki dünya devi Çin ve Amerika arasında kalmayı göze alamaz diyorlar. Ama Vietnam Savaşından sonra ABD ilk defa Pasifik bölgesine uzun dönemli olarak asker gönderiyor. Bakalım zaman ne gösterecek. Askeri anlaşmanın yanı sıra Trans-Pasifik İşbirliği (TPP) anlaşmasıyla, Amerika’nın bir grup Asya-Pasifik ülkesiyle ticareti artırmayı amaçladığını görüyoruz. Çin’in bu anlaşmanın dışında bırakılması ise tamamen duygusal: Düşük kur politikasıyla global ekonomik sistemi kandıran bir ülkeyle ticari anlaşma yapmak tabiki etik değil. Yoksa ABD, Çin’in para politikasına neden karışsın? Trans-Pasifik işbirliğini gündeme getirmek için ASEAN’ın yıllık toplantısının ardından 19 Kasım’da Bali’de toplanan Doğu Asya zirvesi en iyi fırsattı, Obama da bu fırsatı değerlendirdi. ASEAN ülkeleri (Singapur, Brunei, Malezya, Tayland, Endonezya, Filipinler, Vietnam, Laos, Kamboçya ve Burma) tek devlet olarak düşünüldüğünde 622 milyon nüfusu ve 2012’de %5,5 büyüme beklentisiyle Çin ve Hindistan’dan sonra bölgenin en büyük gücü gibi gözükse de Amerika için asıl önemli olan stratejik konumlarıdır. Çünkü ASEAN’ın içerisinde yer alan on ülkenin herbiri birbirinden son derece farklı. Singapur neredeyse ABD’ye yakın kişibaşı milli gelir üretirken Burma, Kamboçya ve Laos dünyanın en fakir ülkeleri arasında yer almaya devam ediyor. Ekonomik ayrışmanın yanında esas yönetimsel ayrışma görüyoruz. Burma askeri cuntayla yönetilirken, Vietnam’da komunizm, Brunei’de monarşi var. 19 Kasım’da ABD ve Rusya’nın ilk defa katıldığı zirve ASEAN ülkelerinin liderliğinde Avusturalya, Çin, Hindistan, Japonya, Yeni Zelanda ve Güney Kore’yi bir araya getirdi. ASEAN dedik, Doğu Asya Zirvesi dedik, Pasifik okyanusunun etrafındaki 79 ülkeyi bir araya getiren Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği Örgütünü (APEC) de göz önünde bulundurursak dünyamızın Trans-Pasifik İşbirliği’ne ne kadar ihtiyacı olduğunu (!) çok daha net anlıyoruz. ABD 9 ülkeyle imzaladığı bu ekonomik işbirliği anlaşmasını Pasifik’te yeni dönem olarak tanıtsa da durdurulamayan Çin’e karşı bir çırpınış olarak görebilirsiniz. Çin’i bu şekilde yalnızlaştırabilirler mi bilemiyorum. 10 sene önce Brezilya’nın Çin’le olan ticareti %2 civarıydı, bugün bu rakam %16’ya çıkarak ABD’yi geçmiş durumdadır. ABD’nin Asya’nın Brezilya ve hatta Güney Afrika’yla artan ticari ilişkilerinde gözünün kaldığını da söyleyebilirsiniz ama askeri anlaşmayla aynı zamana denk getirilen ticari anlaşmalar ve Çin’in para politikasıyla ilgili söylemlerin sıcak bir hava oluşturduğunu söyleyemeyiz. Unutmamak lazım, keskin sirke küpüne zarar verir. ABD, Reagan zamanında Almanya’yla para politikası üzerine kapışmıştı da 1987 “Kara Pazartesi” borsa krizi çıkmıştı.
<< Önceki Haber Pasifikte Neler Oluyor? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER