Sporda "Temiz Eller"


Bizim Meclis'te bütün partilerin üzerinde anlaştığı bir yasa tasarısı görmek büyük sürprizdir. Geçtiğimiz hafta kamuoyu Meclis'ten gelen böyle bir sürpriz haberle sarsıldı: Uzun adıyla "Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi", kısa adıyla Şike Yasası, dört partinin grup başkan vekillerinin ortak teklifiyle TBMM Başkanlığı'na sunuldu. Peki neydi, Hatip Dicle'den Nurettin Canikli'ye; Emine Ülker Tarhan'dan Mehmet Şandır'a kadar siyasetin dört benzemezini aynı yasa metninin altını imzalamaya iten bu önemli ortak payda? Ulusal bir güvenlik sorunu mu? Kapıya dayanan yıkıcı bir ekonomik kriz mi? Hayır! Ortak payda futbol mafyasını kurtarmaktı. Şimdiye kadar hiçbir konuda birleşemeyen bu dört parti, şu andaki yasada 12 yıla kadar olan şike cezasını 1-3 yıl hapse indirmek için birleştiler. "Bu kanunun altından kalkamayız" Tasarıyı partilerin önüne koyan Kulüpler Birliği idi. Birlik, şikecileri kurtarma yasa tasarısını partilere sunarken, utanmadan, "Biz bu kanunun altından kalkamayız" diyordu. Sadece bu cümle bile, futbol mafyasının bu dünyayı nasıl avucunun içine aldığının, nasıl ağ gibi sardığının ve eğer eski yasa uygulanırsa, dışarıda kimse kalmayacağının itirafı gibiydi. Birliğin partilere sunduğu ilk tasarıda "Şikeye teşebbüs suç olmasın" maddesi de vardı ama partiler "Bu kadarı da fazla" deyince 1-3 yıl hapis cezasında uzlaşmaya varıldı. Böylece, tutuklandığından beri darağacı edebiyatını dilinden düşürmeyen Aziz Yıldırım'ın 1-3 seneyle yırtmak için bütün kozlarını ortaya sürdüğünü de anlamış olduk. Acaba neydi Yıldırım'ın kozları? Daha 2011 Nisan ayında çıkan çiçeği burnunda bir yasayı böyle apar topar ve bütün partilerin ittifakıyla değiştirtebilecek gücü nereden geliyordu? Önce "Böyle yaz-boz olmaz, kişiye yönelik yasal düzenleme olmaz" diyen Erdoğan, "Şike olaylarının soruşturulduğu bir zamanda bir kanun değişikliğini ben şahsen olumlu bulmam" diyen Arınç, neden birkaç gün içinde fikir değiştirip AK Parti'nin yeni yasa tasarısına imza atmasına karar verdiler? Besbelli ki, yasa tasarısını hazırlayan lobi çok güçlüydü, elinde de önemli kozları vardı. Klasik tehdit: "Çıkarmazlarsa konuşurum" Tabii, ben bilmem ama bilenlerin yazdıklarını okuyorum. Aziz Yıldırım, tutuklandığından beri ziyaretine gelen herkesle hükümete mesajlar gönderirmiş, "Beni buradan çıkarmazlarsa konuşurum haa!" diye. Konuşursa başı belaya gireceklerden biri de cumartesi günü gözaltına alınan Federasyon Başkan Vekili Göksel Gümüşdağ imiş. Gümüşdağ'ın Başbakan'ın bir yakını olduğu, Yıldırım'dan gelen bu mesajların özellikle de Erdoğan'a karşı bir tehdit anlamı taşıdığı söyleniyormuş. "Şimdi", diyorlar, "Savcı Berk bir atak yaparak Gümüşdağ'ı gözaltına aldı, böylece Aziz Yıldırım'ın elindeki kozlardan en önemlisini de etkisiz hale getirdi." "Tabii aynı zamanda, AK Parti'nin Şikecileri Kurtarma Yasası'nı desteklemesini de zorlaştırdı. Zira artık, yeni yasa tarafından 'kurtarılmayı bekleyen' bir yakını var Erdoğan ailesinin..." Gümüşdağ'ın tutuklanıp tutuklanmayacağı bilinmiyor ama bütün bu gelişmelerin şikecileri kurtarmak için çıkarılmaya çalışılan yasa tasarısı üzerinde nasıl bir etkisi olacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. AK Parti, son gelişmelerden sonra şikecileri kurtaran yasa tasarısıyla ilgili olarak eski fikirlerine geri mi dönecek, yoksa bu kurtarma operasyonuna destek olmaya devam mı edecek... Futbol mafyası mı galip gelecek, yoksa sporda temiz eller operasyonunun devamını isteyenler mi... Son dakika notu: Yazıyı yolladığım saatlerde Göksel Gümüşdağ'ın serbest bırakıldığı habere düştü ajanslara. Bu durumda ya Gümüşdağ'ın olaylarla ilgisi olmadığını, yani gerçekte bir "koz" olmadığını düşüneceğiz ya da iktidar çevrelerine yakınlığı dolayısıyla tutuklanmadığını... Tabii ikisi de sadece spekülasyon olacak. Beni ilgilendiren asıl konu ise hâlâ, AK Parti'nin yasa tasarısı ile ilgili tutumunu değiştirip değiştirmeyeceği...
<< Önceki Haber Sporda "Temiz Eller" Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER