CHP'de ne olup bittiğini anlamak gerçekten zor. Kriz üstüne
kriz yaşanıyor. Van'da deprem var mı yok mu ana muhalefetin umurunda bile değil.
Suriye yanıyor, Ortadoğu'da haritalar değişiyor, CHP'nin ulusalcıları
Baas diktatörlüğüne
destek vermekten öte bir şey yapmıyor.
Dersim gerçeği görmezden gelindiği gibi
Kürt meselesi de
iktidara
havale edilmiş durumda.
Peki, CHP neyle uğraşıyor? Koltuk
kavgasıyla...
İstanbul örneğine bakın. Birkaç gündür medyada hep CHP içi çekişme tartışılıyor. Dersim gerginliği de bunun bir parçası olarak kullanılıyor. Ama asıl sarsıcı kavga
Kemal Kılıçdaroğlu-
Gürsel Tekin arasındaki "güç" kavgası.
Bu, her iki aktör için de "sonun başlangıcı" olarak değerlendiriliyor. Tekin'in önce ikinci adamlık elinden gitti, şimdi örgütlerle bağı kesilmek isteniyor.
Kavganın merkezi de İstanbul...
İstanbul'a geçmeden Kılıçdaroğlu'nun son dönemdeki siyasi tercihine ilişkin bir fotoğrafın altını çizelim. Kılıçdaroğlu, gündelik hayatında Ankara'da
Sinan Aygün'le, İstanbul'da ise Aydın Ayaydın'la birlikte görünüyor. Nereye gitse onlar var yanında. Parti kulisleri bu ikiliyle genel başkanın ilişkisini henüz çözmüş değil.
Parti içi ilişkileri ise
Nihat Matkap yürütüyor görünse de ipler Erdoğan Toprak'ın elinde... Partinin "Alevileştirildiği ve SHP'lileştirildiği" iddiasının asıl nedeni bu.
Merkezden yürütülen bu operasyona karşı çıkan isim ise Gürsel Tekin. Bu karşı çıkış bir siyasi ayrışma üzerinden değil "güç" olma üzerinden yürütülüyor. Çünkü ne
Baykal'ın, ne de Sav'a yakın isimlerin partide bir karşılığı yok. Tekin de son kozunu oynuyor.
Ne yapıyor?
Kendisi kabul etmese bile çevresi
TESEV üyeliğini gündeme taşıyarak Kılıçdaroğlu'nu sıkıştırmak istiyor. Bu sıkıştırmanın bir başka atağını İstanbul CHP il yönetiminden Tekin'e yakın iki kişinin
istifa etmesiyle de gördük.
Peki, Kılıçdaroğlu TESEV üyeliğini gündeme taşımaya nasıl
cevap verdi?
Önce internetten o haberi yalanladılar ama tutmadı. Hemen arkasından çok şaşırtıcı bir çıkış geldi. Kılıçdaroğlu, TESEV üyeliğinin tartışıldığı sırada Meclis'te iktidar partisine bir çağrıda bulundu:
"Başta
Başbakan olmak üzere, iktidar partisi milletvekilleri
dokunulmazlıklarının kaldırılmasını istemeyebilirler, kendilerine benzettikleri yargıdan kaçabilirler. Ama biz yargılanmak istiyoruz."
Doğrusu tam da "Bu da nereden çıktı" denebilecek bir durum. Yani gündemde "dokunulmazlık" meselesi yok ama Kılıçdaroğlu bu meseleyi gündeme taşıyor.
Neden acaba?
Sorunun cevabı belli: Gürsel Tekin'i sıkıştırmak...
Parti kulislerinde dokunulmazlık açıklaması, davası
Yargıtay aşamasında olan Tekin'e gözdağı vermek olarak yorumlanıyor.
Anlayacağınız CHP'de bir kez daha kılıçlar çekilmiş durumda. Bir yanda Baykal ve Sav, öte yanda
Muharrem İnce,
Haluk Koç, şimdi de Gürsel Tekin. CHP'de aktör çok ama toplumda karşılıkları yok.
Hepsi elde olan yüzde 25'e tek başına sahip olma derdinde. Bu da ister istemez "yol ayrımı"nın yakınlaştığını gösteriyor.
Daha önce de yazdım, CHP böyle giderse, ki gideceği açık artık, bütün gözler dışarıdaki bir siyasi aktöre, toplumda karşılığı olan ve iktidar
vaat eden Mustafa Sarıgül'e dönecek. CHP içinden gelen sesler de bunu işaret ediyor. Son bir haftada sohbet ettiğim çok sayıda CHP'linin bu beklenti içinde olduğunu gördüm. Bundan kaçış yok...