Dersim'i, Dersim'de olan bitenlerden sorumlu olan
CHP'nin bir milletvekilinin (Hüseyin
Aygün) dillendirmesi paradoksal bir durum.
CHP'nin başında
ailesinden 40 kişiyi Dersim kıyımında kaybetmiş birisinin bulunması da (bu bilgi Bayan Kılıçdaroğlu'nun Habertürk'ten Amberin Zaman'a verdiği mülakatta yer alıyor) CHP açısından garip bir cilve.
Bir CHP
Tunceli milletvekilinin, üstelik Seyit Rıza'nın aile avukatı olan bir milletvekilinin Dersim'de olan biteni unutması, olan bitenlerin üzerine sünger çekmesi de düşünülemeyecek bir hadise...
Ve Ailesi Dersim acısı yaşayan bir kişinin CHP Genel Başkanlığı'na geldikten sonra ve Dersim'in sık sık gündeme geldiği ortamlarda suskun kalması da manidar. Üstelik CHP'ye kendisinin daveti ile gelmiş ve Tunceli'den milletvekili seçilmiş bir kişinin çıkışı,
cumhurbaşkanı tarafından önemsendikten sonra bile suskun kalış, çok daha manidar.
Dersim CHP'de ilk
depremi,
Onur Öymen-
Kemal Kılıçdaroğlu kapışmasında yaşattı.
O kapışmanın ilk raundunda Kılıçdaroğlu geri çekildi ama ikinci rauntta Onur Öymen kaybedenlerden, Kılıçdaroğlu tırmananlardan oldu.
Neyi savunacaksınız?
Şimdi...
Dersim yeniden depreme yol açıyor.
Hüseyin Aygün, Dersim dosyasının kapağını yeniden kaldırırken, bu defa CHP'nin dosyası yanında
Atatürk'ü de esirgemiyor.
"Dersim'de günah CHP'nin... Olan biten Atatürk'ün de bilgisi dahilinde oldu."
O dönemde bir şey olsun da Atatürk'ün haberi olmasın, bu Atatürk'ün "Tek Adam"lığına
hakaret olurdu...
Bu çıkışa "CHP'nin ulusalcıları" denen zümre
isyan ediyor.
Bu çıkışın neyine isyan edilir ki?
-Dersim'de hiçbir şey olmadı mı?
-O zaman CHP hükümette değil miydi?
-Ve o zaman CHP Atatürk'ten bağımsız hareket edebilecek durumda mıydı?
Tarih bu
itirazların hepsini çürütür.
Geriye ne kalıyor?
"CHP ve Atatürk bunları yaptı, haklıydı!" yaklaşımı kalıyor.
Eee, çık savun o zaman...
"İsyan vardı. İsyanı bastırmak için insanlar çoluk çocuk demeden fare gibi zehirlendi. Evet analar ağladı ama başka çare yoktu."
Kim inanır ve hak verirse...
CHP'de ne ne olacak?
Artık umutsuz vaka. Bu işleri savunmak mümkün değil. Bu işlerin arkasına sığınıp "ulusalcı"lık iddiasında bulunmak da mümkün değil.
Ama diyeceksiniz ki CHP bu. CHP, tüm bu mirası ile CHP. CHP'li olanların önemli bir kısmı, böyle bir tarihsel mirasa bağlılık duygusuyla babadan-atadan CHP'li.
Bu olmazsa CHP ne olabilir ki?
"Ulusalcı itiraz" doğrusu CHP'de bir tabanın tepkisini, kaygısını yansıtıyor.
Ama bu, gerçekten gittikçe küçülen bir temsiliyet taşıyor. Çünkü bu çizgi, toplumun
dindar muhitleriyle de arasına derin uçurumlar koymuş durumda.
Bundan sonra "ulusalcı çevre" yeniden partiye hakim olabilir mi?
Medyanın CHP'li odakları bile, artık "ulusalcı" odakla birlikte değilken, imkânsız.
Peki ya Kılıçdaroğlu ve diyelim Hüseyin Aygün'le öne çıkan çizginin CHP'deki başarı şansı ne?
Bana göre o ekibin alanı da gittikçe daralıyor. Çünkü o
ekip, gittikçe daha dar kadrocu hale geldiği izlenimi veriyor. "Dersim suskunluğu"nda derin anlamlar gizleyen Kılıçdaroğlu'nun Gürsel Tekin'le mesafeli hale gelmesinin anlamı bu.
Mezhebi
renk kuşanmış bir CHP...
Bunun
Türkiye karşılığı ne olur?
Neresinden baksanız CHP aşınıyor. Kim bilir belki de miadını dolduran bir siyasi çizgiden söz ediyoruz.