Türkiye'de
Atatürk söz konusu olunca akan sulardan durması isteniyor.
Hatta Atatürkçüler sadece suların değil, zamanın da durmasını istiyorlar.
Zaman dursun, Atatürk konuşsun.
"Olur, tamam, okey" ama bu talebinizi yerine getirmek ne yazık ki mümkün değil.
Zaman durmuyor, dünya dönüyor!
Zaman durmadan deveran ediyor, gündüzler geceleri, geceler gündüzleri takip ediyor.
Ve zaman müstakim bir hat gibi gitmiyor!
İsteseniz de hayatı durduramıyorsunuz ne yazık ki!
Bırakın hayatı, kendinizi bile durduramıyorsunuz ki!
Beyninizin çalışmasını durdurabilir misiniz?
Ya da midenizin?
Zaman ancak kalbin durması ile mümkün galiba. Onu da tecrübe imkânımız yok çünkü bu ancak ölünce anlaşılacak bir şey.
Komik oluyor
Neyse uzatmayalım.
Her şeyi, her olayı, her durumu, her kişiyi Atatürk ile kıyaslamak
komik sonuçlar ortaya çıkarır, çıkarıyor da...
Böyle yapıldığında süreç, yüceltilmek istenen kişinin, Atatürk'ün aleyhine işliyor.
Farkında değiller onu yüceltmeye çalışırken batırdıklarının.
Şimdi...
Şu
CHP'nin fizik öğretmeni
Milletvekili Muharrem İnce...
Öğretmenken derste öğrencilerin sorduğu sorulara
cevap veremeyince fıkra anlatmayı
tercih eden öğretmen.
Soruyu çözemeyince "Boşver ya, sonra anlatırım" diyen bir işinin erbabı kişi...
Şimdi milletvekili ve
TBMM'ye Atatürk'ü öğretmeye çalışıyor.
İnce, Endüstri
Meslek Lisesi Torna Tesviye bölümünden
mezun olduğundan olmalı herkesi ve ama herkesi tek bir torna tezgâhından geçirip kendisine benzer bir "Atatürkçü" yapmak için çabalayıp duruyor.
Söz konusu Atatürk ise...
Muharrem İnce mutlaka kürsüdedir, kesinlikle bağıra çağıra konuşmaktadır ve genellikle "savaş"tan söz etmektedir.
Dün yine kürsüdeydi. Elinde iki kağıt parçası vardı.
Baltaları nereye gömdünüz?
Birisi TBMM'nin 10
Kasım Atatürk'ü
anma törenleri için düzenlediği davetiye, diğeri de bu yıl ilk defa Meclis'te anılacak olan Sultan 1. Abdülmecit için hazırlanan davetiyeydi.
Abdülmecit için hazırlanan davetiye Atatürk için hazırlanan davetiyeden daha değerliymiş, kağıt değeri olarak... Muharrem Paşa onun için kükrüyormuş.
Çok komikti gerçekten.
Her şeyi Atatürk ile ya da Atatürk için yapılan her şeyi başkaları için yapılan her şeyle kıyaslama hastalığı bazı CHP'lilerin kronik hatta anakronik hastalığıdır.
Ne alaka Sayın
Yalova Milletvekili?
Atatürk içimizde yaşıyor, kalbimizde yaşıyor, her tarafımız Atatürk.
Abdülmecit bu yıl ilk defa anılıyor. Sen sanıyor musun ki o davetiyeleri hazırlayanlar, insanların davetiyeleri görünce senin gibi saçma ve gereksiz bir kıyas yapabileceklerini düşündüler?
Bırak bu numaraları sevgili hocam!
Dünya dönüyor, zaman geçiyor.
Her konuşmanda da "savaş"tan söz etme lütfen. Gerçekten bölücü, parçalayıcı, kırıcı oluyor.
Bakın ne diyor CHP Yalova Milletvekili:
"Sizi buradan CHP adına uyarıyorum.
Haddinizi bilin, siz zannetmeyin ki savaş baltalarını gömdüysek yerini unuttuk!
Zannetmeyin ki, siyaseti beyaz kefenler içinde yapan başbakana sesleniyorum. Biz bu topraklarda kefensiz yatanların torunlarıyız. Biz siyaseti böyle yapıyoruz.
Haddinizi bildiririz."
Tamam beyefendi, kızma lütfen,
TBMM Başkanı Sayın
Cemil Çiçek,
Başbakan Tayyip Erdoğan ve
AK Parti grubu mesajınızı almışlardır.
Yalnız senden bir ricam var, aman sakın ha, gömdüğünüzü söylediğin savaş baltalarının yerini unutmayın. Maazallah, unutursanız, Atatürk elden gider, AK Parti'ye de diz çöktüremezsiniz!