Temel ile Dursun kamyon
şoförü olmuşlar. Karşılarına bir
köprü çıkmış, köprünün üzerinde “azami yükseklik 4,5 metre” yazıyor. Fakat yükleri ile beraber sürdükleri kamyon 5 metreye yaklaşıyor.
Şoför Temel yanında oturan Dursun’a dönüp endişeli gözlerle sormuş: “Şimdi ne yapacağuz uşağum?”.
Dursun bir sağa bakmış, bir de sola ve demiş ki: “
Polis görünmiyi, pas gaza”...
Fıkranın sonunu hepiniz tahmin edebilirsiniz.
Kamyon köprüye bindirmiş, taşıdıkları mal harap olmuş. Temel ön camdan fırlamış, Dursun ise ağır yaralı...
***
Tüm bunlar gülünüp geçilecek bir fıkra olsaydı sorun değildi. Ne yazık ki biz buyuz ve her gün fıkra gibi yaşıyoruz.
Siz bu satırları okurken pek çok Türk sürücü karşı şeritten gelen ve trafikte yüksek sürat yapanları “ileride çevirme var yavaşla, polisi geçince yine hızlanırsın” anlamında uzun farlarıyla, kornalarıyla uyarıyor. Ne farkı var bunun Temel ile Dursun fıkrasından?
***
Örnek çok, fakat şu günlerde en çok içimizi acıtanı Van
Depremi’nde, daha doğrusu Van Ayıbı’nda gördüklerimiz, yaşadıklarımız.
Adam
çürük bina yapmış, içine de ailesini doldurmuş. Yaptığı çürük binayı denetimlerden, belediyeden, polislerden ve herkesten, hatta kendi vicdanından bile kaçıran bu zavallı adam kaderin adaletinden kaçamamış... Deprem sallayınca yaptığı rezil şeyde 4 çocuğu, annesi ve karısı hayatını kaybetmiş. Kendisi o sırada evde olmadığından sağ kurtulmuş. Ne acı değil mi... Bir kula verilebilecek en ağır cezalardan biri bu olsa gerek... Şimdi ağlıyor, “ev değil kabir yapmışım” diyor. Ne acı, ne acı!...
***
Ya
Bayram Otel’e ne demeli?
50 yıllık ömrünü tamamlamış koca binayı süsleyip püslemişler, dış cephesini kaplayıp tüm ayıplarını saklamışlar. 7.2’lik ilk depremde bina ağır
hasar görmüş. Hasarı gözle bile görmek mümkün. Her yer çatlaklarla dolu... Ama nafile, insanların sağlam evlere giremediği bir ortamda
otel sahibi kendisini ve müşterilerini kandırmış. Önce sağa bakmış, sonra sola bakmış,
itiraz eden yok, doldurmuş oteli müşterilerle.
Sadece o mu?
Hayır, elbette hayır, bizde ahmaklık sanki en örgütlü yapılanma. Sözde mühendisler gelmişler, “bina sağlam” diye
rapor vermişler. Çıplak gözün gördüğünü
akıl ve vicdan tatile çıkınca onlar da görememişler.
Oysa herkes kendisini kandırıyor. Bayram Otel’in sahibi de biliyordu ki hangi uzman ne rapor yazarsa yazsın oteli eskidir, çürüktür.
***
Şu sıralar bir diğer
gündem maddemiz de anayasa değişikliği. Eğer siyasi partilerimiz anlaşabilirlerse
Anayasa, yani yasaların, tüzüklerin tüm kuralların anası değişecek... Hedef daha demokratik, daha özgürlükçü, yeni Türkiye’ye uygun bir anayasa. İyi de, bizler hayatımızı karartacağını bile bile en basit kurallara bile uymazken, sadece anayasayı değiştirmek yetecek mi? Kurallar kağıt üzerinde kalacaksa yasanın, anayasanın ne kıymeti var?