Yazının başına oturduğumda, Van’daki ikinci ‘
ihmal katliamında’ ölenlerin sayısı 19’a çıkmış, Erciş’de de hırpalayıcı bir kar yağışı başlamıştı... Ölenler arasında
Japon yardım görevlisi
Atsushi Miyazaki de vardı.
Göçük altındaki emektar gazeteci arkadaşlarımızdan ise hala ses soluk yoktu, hep birlikte iyi bir haber almak için dua etmeye devam ediyorduk...Atsushi Miyazaki’nin
ölüm haberinden birkaç saat sonra, GAP İdaresi’nin yetenekli ve cevval,
genç çalışanlarından biri olan Ahmet Katıksız’dan çok etkileyici bir
mesaj aldım, şöyle yazıyordu:
“Twitter’da ‘Mehmet Altan’dan Van’da ölen Japon sağlık görevlisi için bir yazı bekliyorum’ twitleri dolaşıyor...
Ve gençler ‘küresel vicdanı’ twitliyor...
İnsanlık terörünün en kötüsünü yaşayan insanlara yardım etmek için Japonya’dan gelen ve ülkesinde 9 şiddetinde depremlerde ölmeyen Atsushi Miyazaki
Türkiye’de, Japonya’da deprem bile kabul edilmeyen 5,6’nın altında kaldı”.
***
‘
Küresel vicdan’ nedir?
‘Küreselleşme bütün dünyayı kendi ilgi ve duyarlılık alanı olarak gören ‘küresel birey’e ve onun ‘küresel vicdanına’ ihtiyaç duymaktadır.
Küreselleşme teknolojik olarak kendi altyapısını oluşturdu ama kendi ‘küresel birey’ini ve ‘küresel bilincini’ ve dolayısıyla ‘küresel vicdan’ını henüz yaratamadı. Oysa insanlar hâlâ sınırları içindeki gelişmelere daha fazla önem veriyorlar. Bu tepkilerini de ulus-devlet anlayışı ve vicdanı belirliyor.
Bilgi Toplumu’nun ve ekonomisinin, beyinsel yaratıcılığın bu kadar öne çıktığı bir çağda, insanın kutsallığını teslim eden küresel bir vicdana ihtiyaç var.
Artık ülkeler sadece kendi ülkeleriyle ilgili değil, başka ülkelerle alakalı olarak da sorumluluk almak zorundalar.
Ulus-devlet sınırlarının
ekonomik bakımdan aşıldığı böyle bir dünyada, aynı sınırların küresel bir vicdan tarafından da aşılması gerekiyor.’
***
Döndüm, hüzün içerisinde dokuz bin kilometre öteden depremzedelere yardım için gelen ve
çürük bir otelde ölen Atsushi Miyazaki’nin şeceresine bir kez daha baktım.
23 Ekim’deki 7,2’lik depremin ardından Yumeka Ota ve
Miyuki Konnai ile birlikte Van’a koşan Miyazaki, Van merkez ile depremin en çok
hasar verdiği Erciş ilçesinde ve köylerde çalışmalar yürütmüş;
ekip, son olarak satın aldıkları kurbanlık hayvanları kesimevinde kestirip poşetlere koydukları etleri Akköprü Mahallesi’nde depremzedelere dağıtırken görüntülenmişti.
Yumeka Ota’nın ülkesine dönmesine rağmen bir süre daha Van’da kalmaya karar veren Miyuki Konnai ve Atsushi Miyazaki ise
Bayram Otel’e yerleşmişti.
41 yaşındaki Miyazaki, bundan önce Filipinlere insani yardım sağlayan bir kuruluşta çalışıyordu. 32 yaşındaki Miyuki Konnai ise deprem, tsunami ve nükleer felaket mağduru Fukişima eyaletindendi... Güleç yüzlü iyiliksever o Japon kadının bendeki kısa biyografisi bu kadardı... Elim yüreğimde kaldı...
Vicdanlı ve küresel biri, ‘vicdansız bir yerelliğin’ kurbanı oldu...
Küresel vicdana sahip, tam bir dünya vatandaşı olan Atsushi Miyazaki’yi göz göre göre katlettik... Toprağı bol olsun...
***
‘Küresel Vicdan’ bir yana, biz henüz tek günahları Vali’yi
protesto etmek olan depremzedelere
sopa atıp
biber gazı sıkmaktan...
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ni tam bir ‘çoğunluk faşizmi’ ile yönetip, söz hakkını oylatmaktan...
Başta muhafazakârları derinden rahatsız eden Deniz Feneri’ndeki gelişmeleri gündeme getiren muhalefet milletvekilini insanın kanını donduran kaba bir fiziki şiddetle susturmaktan kaçınmayan ama...
Parlamenter demokratik kültürden nasibini almayan bu davranışı kınamaktan gene çoğunluk baskısıyla kaçınan bir noktadayız...
Ben,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da
Perşembe günü Van ve Meclis’te yaşananlardan memnunluk duymadığına kaniyim çünkü ‘ileri
demokrasi’ bu olamaz...
***
Aslında Perşembe günkü Türkiye’de, Van’dan Ankara’ya uzanan bir çerçevede, ‘demokratik vicdana’ bile ulaşamazken, Japonya’dan buralara gelen
merhum Atsushi Miyazaki bizlere ‘küresel vicdan’ dersi vermekteydi...
Ne yazık ki aradaki büyük fark onun canına mal oldu...