Başbakan Erdoğan, dünkü 10
Kasım töreninde yaptığı konuşmada 'millet' kavramı üzerine önemli bir söylem ortaya koydu. Bu tür törenlerde beylik ve klişe laflar edilir, 'anmak'tan 'anlama'ya bir türlü geçilemez.
Erdoğan, yeni anayasada gündeme gelecek millet kavramına
Atatürk'ün sözleri üzerinden farklı bir ışık tutmuş oldu.
Gazi Mustafa Kemal, cumhuriyeti kuran ruhu ve felsefeyi anlatırken şunları söylüyor: "Zengin bir hatırat mirasına sahip bulunan; beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvaffakatte samimi olan; sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleştirilmesinden vücuda gelen cemiyete MİLLET namı verilir. Maziden, müşterek
zafer ve yeis mirası, istikbalde tahakkuk ettirilecek aynı program, beraber sevinmiş olmak, beraber aynı ümitleri beslemiş olmak... Bunlar, elbette bugünün medeni zihniyetinde diğer her türlü şartların üzerinde mana ve şumul alır."
Erdoğan Atatürk'ün sözlerini tefsiren şunları vurguladı: "MİLLET, aynı ırkın, aynı kabilenin, aynı kavmin mensupları değil, geçmişleri ve gelecekleri müşterek olan, sevinçleri, hüzünleri ve ümitleri ortak olan, yek vücud olarak kader birliği eden bir cemiyettir."
Erdoğan'a göre Atatürk'ün millet tanımı ve tasavvuru ilk Meclis'te somut olarak tezahür etmiş, cumhuriyet bu millet tanımından yola çıkılarak "çok renklilik, birlik, kardeşlik ve
dayanışma" temelleri üzerinde yükselmiştir.
Bugün bir kısım Kemalistlerin tektipçi, dışlayıcı ve ayrıştırıcı 'ulus' tanımı yapmaları, geçmişte yaşanan sorunları beslediği gibi,
Türkiye'nin bugünkü birlik ve beraberliğini de güçlendirmiyor, aksine bir kısım riskler üretiyor. Nitekim
Kürt meselesi yanlış kurgulanan bir 'millet' anlayışının tezahürü olarak ortada duruyor.
Erdoğan da böyle bir millet anlayışının inkar politikaları yaşanmasına sebep olduğunu şu cümlelerle vurguladı: "1940'lardan sonra ortaya çıkan asimilasyon, red ve inkar politikaları, Türkiye
Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesine olduğu kadar, Atatürk'ün millet tarifine de bütünüyle aykırıdır."
Başbakan'ın
10 Kasım günü böyle teorik bir tartışmaya girmesinin sebebi 'millet' kavramının yeni anayasa sürecinde yeniden ele alınması gerektiğine inanması...
Eğer özgürlükçü ve demokratik bir anayasa yapılacaksa, ayrıştıran ve dışlayan değil birleştiren ve kucaklayan bir fikri çerçeve üretilmesi gerekiyor. Bu yüzden Erdoğan konuşmasını "İşte yeni
Anayasa'nın, böyle bir ruh ve anlayışla yazılması, bireyi, vatandaşı, özgürlükleri öne çıkarması, ülkenin birlik ve bütünlüğünü daha da pekiştirmesi en büyük arzumuzdur" diyerek tamamlıyor.
Millet kavramı üzerine elbette çok şeyler söylenebilir, farklı analizler yapılabilir.
Yeni anayasada nirengi noktalarından birisi 'millet' kavramının içinin nasıl doldurulacağıdır. Eğer 'biz'i doğru tanımlayamazsak, 'senlik-benlik' çekişmesi birlik değil
ayrılık üretir.