Geçen yıl Bütçe müzakereleri sırasında, koltuğunun altında Meclis'e koca bir kırmızı dosyayla gelmişti
CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu.
Kayseri Belediye Başkanı
Mehmet Özhaseki'yi ve arkadaşlarını rüşvet almakla suçluyordu. Özhaseki iddiaları cevaplandırdıkça, o yeni iddialar ortaya attı.
Meselâ esrarengiz bir şekilde sordu: "Hamurcu'nun avukatı Yusuf Erikel'in
otel masrafı niçin
Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından karşılandı?" Özhaseki, "Otel masrafının belediye tarafından karşılandığını gösteren
belgeyi yayınla" deyince, Kılıçdaroğlu'ndan ses çıkmadı. Meselâ, Kılıçdaroğlu, "Hamurcu 26 sayfalık ifade verdi, bu ifadenin rüşvet ve irtikapla ilgili olan 10 sayfası gizlendi" demişti.
Oysa gizlenen hiçbir ifade mevcut değildi. Aksine rüşvet ve irtikap ile ilgili suçlamaların bulunduğu 16 sayfalık kısım,
savcılık tarafından soruşturulmuş ve 9 ayın sonunda, Hamurcu'nun suçladığı Özhaseki de dahil, 50 belediye çalışanı hakkında Kayseri
Cumhuriyet Savcılığı "kovuşturmaya gerek yok" kararı vermişti. (13.3.2008)
Kılıçdaroğlu, "Mehmet Özhaseki rüşvetten haberdar değilse,
Hacı Ali Hamurcu onun mührünü nasıl kullanıyor?" diye de sordu. Halbuki belediyede birden farzla
mühür mevcuttu. Belediye Başkanı 1 nolu mührü kullanırken, Hacı Ali Hamurcu, çalıştığı daireye ait olan 13 nolu mührü kullanmıştı.
Buna benzer pek çok iddiası belgelerle cevaplandırılmasına rağmen, Kılıçdaroğlu suçlamalarını sürdürdü. Kayseri Cumhuriyet Savcılığı'nın 13.3.2008 tarihli
takipsizlik kararını da yok saydı. Bir yandan "
Rüşvet defteri için niçin gerekeni yapmıyorsun?" diye Tayyip Erdoğan'a sorarken, bir yandan da CHP'li milletvekilleri 2011 yılının Ocak ayında Kayseri'ye giderek "rüşvet defterinin" de içinde bulunduğu çok sayıda iddiayı yeniden savcılığa sundular. Yani, Kılıçdaroğlu Tayyip Erdoğan'ı "rüşvet defterinin üstünü örttün" diye suçlarken, olay CHP'li milletvekilleri tarafından zaten Kayseri Cumhuriyet Savcılığı'na intikal ettirilmişti. (Unutmayalım ki, Hamurcu'nun rüşvet iddialarını kapsayan o tek sayfalık sözde belge, 5 sene önce de Cumhuriyet Savcısı'nın elindeydi. Buna rağmen, sorumlular hakkında 13.3.2008'de takipsizlik kararı verilmişti.)
CHP'li milletvekillerinin
ocak ayındaki girişimi üzerine bütün eski iddialar, artı yeni iddialar incelendi. Sonunda, 4
Kasım 2011'de, Kayseri Cumhuriyet Savcılığı, 5 yıl öncesinde olduğu gibi, yeniden takipsizlik kararı verdi. Büyükşehir Belediye Başkanı ve belediye görevlileri hakkındaki rüşvet, yolsuzluk, çete,
şeytan üçgeni gibi iddiaları doğrulayacak hiçbir iz, emare bulunmadığını açıkladı.
Kemal Kılıçdaroğlu özür diler mi sizce...
Hayır. Baktım devam ediyor. Ne diyor biliyor musunuz? "Önümüzdeki dönemde Kayseri
Cumhuriyet Başsavcılığı, Anakent Belediyesi üst düzey yöneticileriyle ilgili bir
soruşturma açarsa, Sayın
Başbakan benden özür dileyecek mi?" diye soruyor. Oysa, Savcılık, yolsuzluk konusunda tüm belediye çalışanları hakkında takipsizlik kararı verdi bile. Sadece, atanan 4 bilirkişiden bir tanesi, usuli açıdan bazı işlemlerde hata görmüş. Çok titiz davranan Savcı, bu tek bilirkişinin görüşü doğrultusunda Kayseri Valiliği'nden muhakkik t
ayin etmesini istemiş. Muhakkikler, usul hatası yapıldığını tesbit ederlerse, İçişleri Bakanlığı'ndan
müfettiş talep edilecek. Müfettişler, görevde
ihmal görürlerse, 3 belediye mensubunun (Genel Sekreter, Ulaşımdan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve
Çevre Daire Başkanı) görevi ihmalden yargılanması ihtimal dahilinde.
Tekrar edelim:
Yolsuzluk, rüşvet, irtikap konusunda bütün belediye çalışanları hakkında takipsizlik kararı var. Sadece bir bilirkişi bazı usul hataları üzerinde duruyor.
Araştırdım, söz konusu benzinliklerin tümünün ruhsatı, Mehmet Özhaseki'den önce verilmiş. Buna mukabil, 2005 tarihli İnterland Yasası çıkınca, bu benzinliklerin bazıları, Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde kalmış. Büyükşehir Belediyesi, 2005'ten sonra, söz konusu işletmeleri, 1/5000'lik plana işlemiş.
Anlaşılıyor ki, Kılıçdaroğlu, pes etmeye niyetli değil. Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, rüşvet ve yolsuzluk iddialarına ilişkin 4 Kasım 2011 tarihli takipsizlik kararını gizleyecek, tek bir bilirkişinin "Bazı usuli hatalar olabilir" cümlesinden yola çıkarak, zihinleri bulandırmaya devam edecek. Zaten, daha öncede de Hacı Ali Hamurcu'nun 24
Ekim 2007'de Kayseri Savcılığı'na verdiği 3 sayfalık ifadeyi gizlemişti. Hamurcu o ifadesinde, "İşbirliği yaptığım Süleyman Temeltaş bana, hakkımdaki suçlamalardan kurtulmam için belediyedeki üst düzey görevlileri suçlamamı söyledi. Önceki ifadelerim gerçek dışıdır.
Petrol istasyonlarıyla ilgili olarak açıkladığım usulsüzlükler tamamen hayalidir" demişti. Bütün suçlamalarını temelden yıkacağı için, Kemal Kılıçdaroğlu bu ifadeye hiç temas etmedi. 13.3.2008 tarihli takipsizlik kararını da sakladı. Şimdi de tahmin ediyorum, son takipsizlik kararının üzerini örterek, idari bir soruşturmayı, yolsuzluk iddialarının yerine koymaya çalışacak.
Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı, 13
Mart 2008'de, rüşvet ve yolsuzluk iddiaları hakkında takipsizlik kararı vermişti. Kılıçdaroğlu, yeni
deliller ekleyerek, tekrar Ocak 2011'de savcılığa başvurdu. Savcılık 4 Kasım 2011'de suçlanan kişiler hakkında yeniden takipsizlik kararı verdi.
Kılıçdaroğlu, Kayseri Belediye Başkanı ve çalışanları hakkında yolsuzluk ve çete iddialarında bulunmuştu. Hamurcu'nun rüşvet defterinden söz etmişti. Savcılık hepsini inceledi. Tıpkı 2008'deki gibi 4 Kasım 2011'de de yolsuzluğa dair hiçbir emare ve delil bulunmadığı için kovuşturmaya gerek yok kararı verdi. Acaba Kılıçdaroğlu özür dileyecek mi?
***
10 Kasım Atatürk'ün
ölüm yıldönümü... Milletçe başımız sağolsun. Atatürk döneminin bazı uygulamalarını eleştirmek, onun vizyon sahibi büyük bir lider olduğu gerçeğini değiştirmez. Tabular yıkılsa da, Türk milletinin büyük çoğunluğu
Türkiye Cumhuriyeti'nin inşasına katkılarından dolayı ona minnet duymaya devam edecektir.