Devletin vatandaşlarını muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmak gibi temel bir görevi varsa da üç alandaki işlevi diğerlerinden daha kritik: Eğitim, sağlık ve güvenlik. Çok açıktır ki
AK Parti hükümetinin 3. kez tek başına
iktidar olmasında özellikle sağlık alanında yaptığı köklü reformların etkisi var.
Yapılan araştırmalarda ilaçta
fiyat ayarlaması ve
tam gün yasasının halkımızdan takdir gördüğü gözüküyor. İşler olayın bu tarafında iyi giderken ilaç
sektörü ile hekimler ardı ardına gelen düzenlemeler ve fiyat ayarlamaları sebebiyle en azından bugüne kadar sürdürdükleri süreci kökünden değiştirmek durumunda kaldılar. Devletin ilacın SGK kapsamında yüzde 96 ile en büyük alıcı olduğu bir
pazarda karar merciinde de tek başına olmasına sebep olurken önümüzdeki günlerde yeni bir ayarlamanın daha geleceği haberleri ilaç sektörünü dumura uğratmış durumda. "Ne olacaksa olsun" diyenlerle, "Eğer bir ayarlama daha olursa işten yüzlerce insan çıkarmak zorunda kalacağız." diyenler giderek artıyor.
Yol ayrımındayız!
Geçtiğimiz günlerde Frankfurt'ta dünyanın en önemli ilaç fuarlarından CPhl yapıldı. Fuara katılan
Abdi İbrahim'in üçüncü kuşak temsilcisi Yönetim Kurulu Başkanı Nezih
Barut ile sektör ve sorunları üzerine konuşma fırsatı buldum. Yönetim Kurulu Başkanı Barut,
Türkiye'nin şu anda sahip olduğu kapasite, insan kaynağı ve ivmeyle bölgenin ilaç üssü olabileceğini söylüyor. Ancak ilaç fiyatlarının hâlâ indiriliyor olmasını sektör adına tehlikeli buluyor, çünkü büyüklerin bile zorlandığını,
küçük yerli üreticilerin ise buna dayanamayacağını söylüyor.
Türk ilaç sektörü 600 milyon dolar ihracat, 4,4 milyar dolar ithalat yapıyor, yani gidilmesi gereken bir yol, yapılması gerekenler var. Bu sebeple ilaç sektörünün
2023 hedefinde 16,5 milyar dolarlık ihracata karşılık 20 milyar dolarlık ithalat öngörülüyor. Nezih Barut, Türkiye'nin bu hedefe ulaşacak potansiyele sahip olduğunu anlatıyor ve "AB ülkelerindeki rakiplerimizle boy ölçüşebilecek tesislere sahibiz. Yetişmiş insan gücümüz var.
İlaç Ar-Ge'sinde önde olan Hindistan'dan çok daha iyi bir noktaya gelebiliriz. Bunun için sürdürülebilir, istikrarlı bir iç pazara sahip olmalıyız. Devlet, ilaç sektörüyle güç birliği yapmalı. Teşvik ve Ar-Ge destekleriyle üreticiyi desteklemeli. Devletin ilaçta kabul edilebilir bir fiyat politikası olmalı. ABD ve AB ülkeleri ile karşılıklı ruhsat tanıma anlaşmaları yapılmalı. Bu sayede global
rekabete girmenin önü de açılacaktır. Oysaki bugün ilaç ithalatında KDV yüzde 8. Üretici, ithalatını yaptığı kimyasallarda yüzde 18 KDV ödüyor. Sıkışan üretici, çözümü şirketini
yabancılara satışta görüyor. Bundan birkaç yıl öncesine kadar beş kadar yerli
firma ilaçta ara malı üretiyordu. Bugün yerli üretici yok. Bütün bunların ötesinde kur hareketlerinin de gecikmeden fiyata yansıtılması gerekiyor. Gecikmeler zararı çoğaltıyor." diyor.
Küresel bir
oyuncu olmaya
aday
Türkiye'de akredite olmuş ilk Ar-Ge şirketi Abdi İbrahim'in. 15 Hintli bilim adamının görev aldığı merkezde hem ilaç geliştiriliyor hem de eğitim veriliyor. Abdi İbrahim, sektöründe güven duyulan bir firma. Bu sebeple de pek çok yabancı lisansör formülünü paylaşıyor, kendi ilaçlarının
üretimini Abdi İbrahim'de yaptırıyor.
Diğer yandan yakın gelecekte ülkemiz adına başka fırsatlar da gözüküyor. Dünyada en çok satılan ilaçların bir kısmının
patent süresi iki yıl içinde bitecek, bu da yeni üreticiler arasında kıyasıya bir rekabet olacak. Abdi İbrahim'in işte hem deneyimi hem de güvenilirliği ile bu rekabette önemli bir oyuncu olması söz konusu. Bu sebeple firma
büyümek üzere yüzünü yurtdışına dönerken, 10 yıl içinde
Rusya,
Cezayir,
İran,
Irak ve Suudi Arabistan'a da yatırım yapmış olacak.
Abdi İbrahim, önümüzdeki yıl 100 yaşına basacak. Şirketin 2010 verilerine göre cirosu 834 milyon dolar. Bu rakamın 30 milyon doları ihracat. Üretim kapasitesi yılda 350 milyon kutu. Pazar payı yüzde 7,8 ve 3 bin 500 kişi istihdam ediyor. Abdi İbrahim'in portföyünde 150
marka, 30 lisansör var. 28 uluslararası patent başvurusu olan şirket, bu alanda da Türkiye lideri.
Küresel oyunculuk fırsatı var, kaçırmayalım
Dünya ilaç pazarı 675 milyar dolarlık büyüklüğe sahip. Küresel şirketler arasında müthiş bir rekabet var. Belirli
tedavi alanlarında oluşturulan tekeller ilaç şirketleri arasındaki rekabeti daha da kızgınlaştırıyor. Giderek artan sağlık otoritesi düzenlemeleri ise işi daha da zorlaştırırken eşdeğer ilaç pazarı gelecekte tüm pazardan daha fazla büyümeye devam edecek. Bütün bunlar arasında Abdi İbrahim, dünyanın en büyük eşdeğerde ilaç üreten şirketleri sıralamasında 20'nci sırada. 2010 yılı verilerine göre Türkiye yabancı ilaç devleri için
iştah açıcı bir pazar. Avrupa'nın en büyük 6'ncı, dünyanın en büyük 14'üncü ilaç pazarı.
Ülkemizdeki hekim ve
hastane yatak sayısında son 10 yılda kaydedilen artış, SGK kapsamındaki nüfusun artması, bebek
ölüm oranındaki azalma ve hayat süresindeki artışın yanı sıra ilaca erişimin giderek kolaylaşması ilaç sektörünün önemini ortaya koyuyor. Son dönemde reçete sayısındaki artış ve bilinçli ilaç kullanımındaki büyüme ilaç sektörünün potansiyelini gösteriyor. Böyle bakınca da Türk ilaç sanayiinin sahip olduğu birikim gelecek günlerde fırsata dönüşebilir düşüncesini oluşturuyor.
Daha fazla insan işsiz kalacak!
Savaşta da barışta da en önemli sektör ilaç. Hele giderek artan biyolojik savaşları da düşünürsek! Bütün bu öneme rağmen medyada değişik zamanlarda yer alan haberler ilaç sektörünün toplumsal algıda itibar kaybetmesine sebep oldu. Üstüne
Sağlık Bakanlığı'nın on yıllardır kangrene dönüşmüş sağlık hizmetlerini iyileştirme girişimleri ve işin dönüp dolaşıp ilaç fiyatlarında düğümlenmesi bu algıyı daha da pekiştirdi. Fiyat ayarlamaları elbette yanlış değildi ama ilaç firmalarının da gidebilecekleri bir sınır var. Daha fazlası daha da çok sayıda insanın işsiz kalmasına sebep olacak!
İlaç şirketlerinin reklam vermeleri zaten yasaktı ama önce hekimlerin dikkatine girmek için verdikleri promosyonlar kesildi. Sonra ziyaret sayıları ve zamanları kısıtlandı ve bütün bunlar arasında bir de ilaç fiyatları aşağıya birkaç kere çekildi. Biz,
kanun koyucunun düzenlemeleri ve kısıtlamalarına rağmen yapılan pazarlama modeline "Blind marketing/Kör pazarlama" deriz. İlaç da
tütün ve alkollü içecekler kategorisinde olduğu gibi düzenlendiğinden artık iyice karanlığa gömüldü. İlacın da reklamı olur mu demeyin! Olur, oluyor. Ancak bu kör karanlık pazarda kritik öneme sahip olduklarını defalarca tekrarladığım ilaç firmaları karanlıkta yol bulmaya çalışırken umarım kör bir kuyuya düşmezler!
100 yaşında çok az şirket var
Abdi İbrahim;
1912'de
İstanbul Küçük-mustafapaşa'da küçük bir
eczane;
1940'ta bu eczanenin laboratuvarında üretilen
ürün sayısı 80;
1994'te üretim tesislerinin temeli atıldı;
1999'da uluslararası pazarlardaki yapılanma Cezayir ile başladı, portföyde 150 marka ve 250 ürüne ulaşıldı;
2003 yılından beri ciro ve kutu satışında sektör lideri;
AB GMP onaylı üretim merkezi ve ilk akredite Ar-Ge merkezi faaliyete geçti;
28 patent başvurusuyla sektör lideri;
Ürün gamı yüzde 53 referans ilaç, yüzde 47 eşdeğer ilaç ve 30 uluslararası lisansöre sahip.