Önce
Çukurca saldırısı, arkasından
Kavaklı ve
Kazan operasyonları, nihayetinde de deprem olunca yaşanan çok önemli gelişmeler gündemde kendine yer bulamadı.
İç içe geçmiş bu olayları bütün olarak ele almak ve can alıcı soruyu sormak ise bugüne kaldı.
Geçtiğimiz günlerde Star'da önemli bir haber çıktı. 'İkinci tornavida
bombası' başlığında DDK'nın Dink soruşturması ile ilgili önemli ipuçları yakaladığı bilgisi veriliyordu.
Başlık parlaktı ama haberin içeriği en azından benim için çok tanıdık geldi. Çünkü 'bomba' olarak lanse edilen şeyler, 'Bi
Ermeni Var'da bütün detaylarıyla anlattığım şeylerdi.
Bu haberin yanında çok önemli bir gelişme daha yaşandı.
Sedat Peker şok ifadeler verdi.
Kürt cinayetlerinin arkasında MGK'nın bulunduğunu 'işin içinden birisi' olarak
itiraf etti.
Üstelik 'Herkesin bildiği bir gerçek, siz bilmiyor musunuz' diyerek adeta savcılara dokundurdu.
Aslında her iki kritik olayın da kesiştiği bir yer var: MGK. Çünkü bu ülkede bazı husumetler, büyük projeler devlet eliyle üretilir.
MGK'nın 2003 başı itibariyle bir avuç misyoneri nasıl hedefe koyduğunu,
sanal korkularla Türkiye'nin her yerinde Ogün Samastların yetiştirilmesine zemin hazırladığını detayıyla 'Bi Ermeni Var'da anlatmış, hatta gizli belgelerini de yayınlamıştım.
Bunu hatırlatmamın nedeni şu:
Star'da yer alan DDK haberi
raporun özünü anlatıyorsa ki duyumlarında o yönde Dink'e yönelik husumeti üreten kuruma yönelik hiçbir tespit ve
sondaj yapılmamış olacak.
Eğer bunu DDK yapmayacaksa kim yapacak?
Oysa hem Dink ailesi hem de avukatları ısrarla Pelitli'deki birkaç gencin arkasındaki güçlere işaret etmişti.
Hatta bu taleplerini birinci elden DDK'ya ilettiler.
Şimdi top DDK'da.
Bir ezber tekrarı mı yapacak, yoksa Sedat Peker'in 'Ne yani, siz bilmiyor musunuz' dediği noktayı karıştıracak mı?
DDK'nın
Yazıcıoğlu soruşturmasında ne yaptığını biliyoruz.
Mesela o soruşturmayı yürüten DDK üyesinin bizzat 156 kayıtlarını günlerce dinlediği
jandarmada
efsane oldu bile. Ancak DDK'nın aynı atakla Dink işine girdiğini duymadım.
Benim kitabımı satır satır okuyacaklarını da söylemişlerdi.
Ben şimdi DDK'nın nasıl bir rapor vereceğini merak ediyorum. Özellikle Sedat Peker'in ifadesinde de geçtiği gibi "talimatı veren" MGK ve "Yeşil'i himaye eden" MİT hakkında ne yaptılar ya da bundan sonra ne yapacaklar?
Yoksa önceki raporlar gibi sadece diş geçirebileceği birkaç emniyetçi ve alt rütbeli jandarma ile mi yetinecekler?
Unutmamak gerekir ki DDK o çabayı MİT ve MGK için göstermeyecekse yarın DDK da sorgulanır hale gelecektir.
Çünkü bütün tartışmaların ötesinde Dink'i
İstanbul Valiliği'ne çağırıp fırça atan ve 'Ayağını denk al' diyen bir MİT görevlisi vardı.
Kritik noktalardan birisi de şu.
Maalesef bugüne kadar 'Dink cinayetini araştırma adına ortaya çıkanlar' işi saptırıp adeta
Ergenekon soruşturmacılarına yönelik bir kampanyaya çevirdiler.
Eğer DDK yürüttüğü soruşturmanın
Ramazan Akyürek başta olmak üzere Ergenekon soruşturmacılarına yönelik bir operasyon için kullanıldığını görmez, bu perspektifle tekrar okumazsa varacağı yer eski raporlardan farklı bir yer olmayacaktır.
Geçtiğimiz yıl, Bi Ermeni Var'ın raflarda olduğu günlerde
Başbakan Erdoğan ile
Ukrayna yolundaydık. Kendisine kitabı takdim ettiğimde yakından ilgilendi ve "Sen neresini yazdın, Trabzon'u mu Şişli'yi mi" demişti.
Ayrıca "Tetikçileri yakaladık ama arkası aydınlatılamadı" diyerek kendisinin de mevcut durumdan tatmin olmadığını göstermişti. Bir başka ifadeyle işin Şişli boyutunun eksik kaldığını söylüyordu.
Tekrar başa dönersek...
Dink ailesinin "Bir bebekten
katil yaratan karanlık zihniyet" dediği şeyin aslında "husumeti yaratan" büyük mekanizma olduğunu görmemek ayrı bir garabet. Ki buranın da MGK olduğu resmi belgelerde açıkça görülüyor.
DDK yıl sonuna doğru Gül'e sunacağı raporda, inşallah ezber tekrarı yaparak bir fare doğurmaz.