Bir Amerikan projesi daha mı?


"Kürt sorunu" çok kaygan bir zeminde gelişiyor. Pek çok müdahil odak var. Amerika, Avrupa, Rusya, İsrail, Bağdat, Erbil, İran, Kandil, Türk halkı, Kürt halkı ve Ankara... Bu işte en sağlıklı çözüm, Türk halkı, Kürt halkı ve Ankara'dan çıkacak ama bizi bize bırakırlar mı? İşte mesele bu. Diyorum ki, biz biz olabilirsek biz bize kalırız ama kafalarımız başka odakların sesleriyle karışırsa her şey karman çorman olur. Başka odakların seslerini ortadan kaldırmak mümkün değil, böylesine interaktif bir dünyada yaşıyoruz ve hiç kimsenin sorunu -buna süper güç olarak Amerika da dahil- kendisiyle sınırlı değil. Buna rağmen, olabildiğince kendi kendimize kalmaya çalışmaktan ve başka odakların sesini kendi mecramıza dönüştürmekten başka çaremiz yok. Bir halk deyimi var: -El elin eşeğini türkü çağırarak arar, diye... Yani ya hiç aramaz, ya hinoğlu hinlik yapar size oyun oynar, en iyimser ifadesiyle de türkü çağırarak arar. Sizin gibi dertlenmez, yanmaz. Acaba Amerika'nın "Kürt sorunu"ndaki duruşu nedir? Hani Amerika bizim dostumuz, müttefikimiz ya... Buna dair çok görüş var. Mesela, kimi stratejik Amerikan planları içinde, bölgenin haritasının yeniden çizileceği, bu arada Türkiye'yi, Irak'ı, Suriye ve İran'ı kapsayan bir harita bulunduğu iddiası. Böyle bir haritaya tanıklık eden yazarlarımız var. (Güneri Cıvaoğlu gibi) Ama tabii, köprülerin altından sular akıp duruyor, her hesap kitapta yazıldığı gibi hayata geçmeyebiliyor. Diyelim Türkiye'de iktidar değişiyor, yeni iktidarın dış politika açılımları birçok hesabın yeniden dizayn edilmesine, kartların yeniden karılmasına sebep oluyor. Şu an neredeyiz? "Bir Amerikan projesi daha mı" sorusuna sebep olan gelişme ne? Malum, Graham Fuller diye bir zat var. "CIA'nın eski 2 No'lu adamı" diye takdim edilebilen bir adam. Asya'dan Afrika'ya, zaman zaman "Büyük Ortadoğu" diye nitelenen bizim coğrafya ile yani İslam dünyası ile çok ilgili. Fuller kaynaklı çok proje girmiştir kamuoyu gündemine... "Yeni" dediğimiz proje de onun dilinden yansıyor kamuoyumuza. Sabah'tan Nur Batur konuşmuş kendisi ile... Diyor ki: "Yeni Türkiye projesi, Avrupa ve Ortadoğu projesinin parçası." Demek, Fuller'in durduğu mekândan bakıldığında oturduğumuz stratejik zemin bu. Fuller bu Türkiye'nin sistemik karakterini de "modern, laik ve renkli" olarak, niteliyor bu niteliklerin "artan bir mıknatıs" özelliği taşıdığını not ediyor. Bu arada Fuller, Diyarbakır'a odaklanıyor, defalarca "Mutlu bir Diyarbakır"ın altını çiziyor. Bunun üzerine Nur Batur "Kürtler'e otonomi verilmesinden mi söz ediyorsunuz" sorusunu soruyor. Fuller'in cevabı ilginç: "Hayır otonomi değil. Türkiye çatısı altında sorunun çözümünden söz ediyorum. Kültürel özerklik gibi bir şey. Fazla bir sorun olmaz. Yani dil dersleri, Kürtçe televizyon filan. Ayrıntıların çizilmesi gerekiyor ama kesinlikle parçalanmadan söz etmiyorum. Hatta federasyondan." (Sabah, 8 Kasım 2011) Nasıl, bu ifadeler sizde de, "Amerikalı CIA uzmanı"nın kafasında bir tür formülün şekillendiğini ortaya koyuyor mu? PKK-BDP'nin "özerk yönetim" talebine "kültürel indirgemesi" diye mi okumak lazım bunu, yoksa "kültürel basamağı" diye mi? Fuller'in sözleri, "parçalanma, federasyon" tezlerinin bile kendi dünyalarında müzakere edildiğini gösteriyor. Yani, "Kültürel özerklik dendiğinde Türkler tabii ki 'otonomi-federasyon ve parçalanma' ihtimallerini akıllarına getirecekler, öyleyse derhal şerh düşmeliyiz" gibi bir akıl yürütme yaşanmış... Bilmeliyiz ki, Amerikan koridorlarında böyle fikir jimnastikleri yapılmışsa, bunun pazarlaması da yapılır. Diyelim ki Fuller'in Sabah'taki sunumu, böyle bir hamledir. Muhtemel ki Fuller veya benzerleri bunu, Kandil'de, Erbil'de, Diyarbakır'da da pazarlayacaklardır. Ankara'ya düşen ise bu projenin arka planını, enini boyunu doğru okumak ve doğru değerlendirmeler yapmaktır. Kürt sorununda uluslararası konjonktürün niteliğini önemsiyoruz ya, işte bu da o konjonktürün bir boyutudur.
<< Önceki Haber Bir Amerikan projesi daha mı? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER