Türk
Telekom Stadı kolaylıkla turizm rehberlerine girebilir. İstanbul’da yapılacak en eğlenceli 10 şey sıralamasında rahatlıkla yer alabilir. ‘Arena’ ruhuna uyumlu olarak her seferinde sürprizlerle dolu kapışmalar yaşanıyor çünkü.
Galatasaray maçlarında ya bol gol ve kırmızı
kart oluyor ya da dünkü gibi
akıl almaz sayıda pozisyonun, penaltının kaçtığı orta sahasız bir Rus Ruleti’ne dönüyor oyun. Bu taraftsız bir turist için son derece heyecanlı bir gösteri. Hatta belki geçen seneki son derece sıkıcı futbolun sonrasında Galatasaraylı için de öyle olabilir. Ama bu bir Rus Ruleti sonuçta, kime ne çıkacağı belli olmuyor... Çünkü: Galatasaray’da özellikle evde oynanan maçlarda istek, aklın önüne geçiyor. Sistem arzuyu karşılayamıyor.
Galatasaray çılgınca saldırmak istiyor. Ancak henüz buna olanak tanıyacak ne bir yapı, ne bir pas organizasyonu var. Bu da sorun yaratıyor. Halbuki vitesi biraz düşürmek lazım. Ne gariptir ki içerde Galatasaray’ın en büyük dezavantajı bu. Fazla çaba...
Dün özellikle ikinci yarıda olan bu. Muhtemelen devre arasında zılgıtı yemiş bir ekibin
kontrol dışı saldırısı. Bunun sebebi belli. Terim’in 4-5-1/4-3-3 varyasyonunu kaldırabilecek bir
ekip değil sahadaki. Özellikle de
Mersin gibi istediği zaman topa hakim olabilen ve 10 pasın üzerinde rahatlıkla dolaştırabilen bir takıma karşı. Böyle olunca ilk yarıda yürüyen bir takıma döndü Galatasaray. İkinci yarıda ise hiçbir yapısal değişiklik yapmadan gaza geldi. Seyrettiğimiz eğlenceli miydi? Kesinlikle. Galatasaray kazanabilir miydi? Hem de farklı. Mümkün... Ama M.İ.Y kazanabilir miydi? Hem de farklı. O da mümkün...