Ben Fatih Bey gibi heyecanlanamıyorum maalesef... Soğukkanlılığımı bozamıyorum...
Mutluluk çığlıkları atamıyorum.
Kendimden geçip, “işte bu, işte bu” diyemiyorum.
Ama yine de, gelinen noktayı, Kemal Bey ve “tahsisli sosyal demokratlarımız” açısından bir aşama sayıyorum.
Konu ne?
“
Meclis’te bir ulusal mutabakat
komisyonu kurulsun, başına da
Cemil Çiçek getirilsin” diye yazmaktan dilinde tüy biten ama yakarışlarına
cevap alamayan
Fatih Çekirge kardeşimiz, yanına bir arkadaşını da alarak
CHP genel merkezinde Kemal Bey’i ziyarete gitmiş.
Sohbete oturmuşlar...
Laf lafı açmış, derken konu
Kürt meselesine gelmiş.
Kemal Bey demiş ki, “Sayın Cemil Çiçek’e,
Meclis Başkanı olduğu için tarihi bir görev düşüyor.”
Çekirge yazısında belirtmiyor ama mutlaka “nasıl yani?” der gibi bakmıştır Kemal Bey’e...
Çekirge böyle bakacak da, Kemal Bey görmeyecek?
Dudaklarına bilmiş bir tebessüm kondurmuş mu bilmiyorum ama mutlaka Çekirge’yi derin bir empatiyle süzmüştür. Kemal Bey’in “empatisi en yüksek” siyasetçi olduğunu, değerli refikalarının ifadelerinden biliyoruz.
Şöyle demiş:
“Cemil Bey Meclis Başkanı olarak, Meclis’teki her partinin katılacağı bir uzlaşma komisyonu oluştursun. Hepimiz oraya üyeler verelim. Ve bir masanın etrafında çalışmaya başlasınlar. Ayrıca yan tarafta da her parti iki akil adam onlar bir komisyon olsun. Toplumun önemli isimleri bu komisyonda çalışsınlar. Bu, tarihi bir görevdir.”
Çekirge’yi heyecanlandıran hadise bu işte...
Diyor ki, “Doğrusu beklemiyordum. Günlerdir bu mesele silahla değil, demokrasiyle çözülür diyordum. Ve nihayet ana muhalefet partisi o hamleyi yaptı.”
Bayram olmasa bir şey diyecektim ama... Kimsenin kalbini kırmak istemiyorum.
Bu nasıl “bulunamamış,
önerilememiş, hiç kimsenin aklına gelmemiş” bir çözüm önerisi ki, arkadaşımız heyecandan ölüyor.
Hadi Kemal Bey ne dediğini bilmiyor?
Fatih Bey de mi konuşulanların farkında değil?
Bu iki “Bey” nerede yaşıyor? Uzayda mı?
Başlangıçtan beri yapılan neydi?
Bütün o demokratik açılımlar,
Kürtçe yayın atraksiyonları, Olağanüstü Hal’in kaldırılması, dağdan adam indirme girişimleri, örgüte elçi göndermeler, müzakere masası kurmalar, Meclis’teki partileri göreve çağırmalar neyin nesiydi?
Bu iki “Bey”in haber ve agâhı yok mu bu gelişmelerden?
Kaldı ki, meselelerimiz “
Kürt meselesi”yle sınırlı değil ki.
Bir
Kıbrıs meselemiz var sözgelimi... CHP “Kıbrıs’ı satıyorlar” dışında bir şey söylememiştir.
Bir AB meselemiz var... CHP hiçbir uyum yasasına
destek vermemiştir.
Bir
darbelerle mücadele meselemiz var... CHP işi darbe örgütüne “üye yazılmaya” kadar vardırmıştır.
Bir anayasa meselemiz var... CHP “dokunulmazlara dokundurtmam” dışında dişe dokunur bir öneri getirmemiştir.
Bir 301 meselemiz var... CHP, “Kış kış kış, başka kapıya” demiştir.
Hadi bunları bir tarafa bırakalım...
Bugün “bir ortak komisyon kuralım” noktasına gelen CHP, daha geçen hafta,
iktidar partisinin “Meclis’te bir gizli
terör oturumu yapalım” önerisi karşısında rezalet çıkarmamış mıydı?
Madem bu noktaya gelecektiniz, neden “çözüm iradesi” gösterenlere yardımcı olmadınız?
Bayram olmasaydı daha diyeceklerim vardı ama burada kesiyorum.
Hepinize iyi bayramlar diliyorum...
Bu iki “Bey”e de, “Günaydın” diyorum... Geç olsun da, güç olmasın.