Meclis başkanı
Cemil Çiçek "medya temsilcilerini"
Dolmabahçe Sarayı'na topladı, yeni anayasa çalışmaları hakkında bilgi verdi. İyi. Güzel.
Bu toplantıya azınlıkların yayın organları da davet edildi, "
satış rakamları açısından" azınlıkta kalan önemsiz gazetelerin temsilcileri de. Bu da güzel. Bu temsilciler, televizyondaki tarih programına telefonla bağlanıp "
bedelli çıkacak mı" diye soran zevzekler gibi, anayasayı bir yana bırakıp "
tutuklu arkadaşlarımızı bırakın" şeklinde güncel
politika zevzekliği ettiler, bunun da üstünde durmayalım. Çıkıntıyı çağıran, çıkıntılığına katlanır.
Fakat Cemil Çiçek umut vermedi. Daha önce "2012 sonunu bulur" diyordu, şimdi "nisan ayında hazır olur" diyor ama bu bir umut değil.
Asıl soru işareti, "mutabakat
komisyonunun" çalışma tarzında yatıyor.
Bir sürü ayrıntı, bir sürü girdi çıktı, bir sürü yokuş... İktidar sanki kendi eliyle kendi anayasa girişimini zora sokuyor.
Bunda elbette "konsensüs olsun yoksa başımız ağrır" endişesi var ama anayasaya taş koymak isteyenlerin eline önemli kozlar bağışlanmış.
Muhalefetin yeni bir anayasa istemediğini, kamuoyu baskısıyla istermiş gibi yapmak zorunda kaldığını cümle âlem biliyor.
Bu durumda, "komisyonu oluşturan bütün siyasi partilerin katılımıyla karar alınacak" ne demektir? Oylama yok, çoğunluk aranmayacak, "tam mutabakat" yani oybirliği (unanimous) şart...
Bu demek, ilk üç madde olduğu gibi kalacak, yani "dibaçede" (ve ikinci maddede) yer alan "
Atatürk milliyetçiliği" lafı da kalacak demektir. Bazı gereksiz ayrıntıların giriş bölümünden temizlenmesi, yani lafazanlığın bırakılması, metnin "Prof. Orhan Aldıkaçtı'dan daha iyi yazılması" işin özünü değiştirmez. "Ruh" aynı kalacaksa ona değişiklik denmez.
AKP buna he derse, teslimiyettir. BDP karşı çıkarsa da (ki çıkacaktır) o anayasa hazırlanamaz demektir.
İşit de inanma,
Tunca Toskay ile
Sırrı Süreyya Önder bu konuda ve her konuda anlaşacaklar yani!
Bununla da bitmiyor... Komisyondan çıkacak metin (çıktığını varsayarsak),
genel kurulda değiştirilemeyecekmiş! (Siyasi partilerin mutabakatı olmadığı sürece... Burada da oybirliği aranıyor.)
Ne yapıyor Cemil Çiçek? Encümen iradesini, meclis bütününün iradesinin üstüne mi çıkarıyor? Böyle bir saçmalık nerede görülmüş? Meclisin bir parçası, meclisin tamamına hükmedecek!
Komisyon kararları "ön kararlardır", bir anlamda "
tavsiye niteliği" taşırlar. Bir
kanun teklifinin genel kurul gündemine alınıp alınmaması konusunda bağlayıcıdırlar ama o kanunun oylanıp kabul edilmesi ya da edilmemesi konusunda asla bağlayıcı değillerdir ve olamazlar.
Bununla da bitmiyor... Bir parti, istediği anda mutabakat komisyonundan çekilip bütün çalışmanın rafa kalkmasına yol açabilecek!
Kılıçdaroğlu'nun işi kolaylaşıyor: Son ana kadar değişiklik istermiş gibi yap, son dakikada çekiver Süheyl Batum'u komisyondan, anayasa yatsın!
İktidar, ya "biz çok istedik ama olamadı işte, ne yapalım" demeye hazırlanıyor...
Ya da, çok daha büyük bir ihtimalle, "mutabakatla olsun istedik ama olamadı işte, ne yapalım, başka çare kalmadı" diyerek zorlama bir anayasa metnini kendi başına hazırlayıp dayatacak! Sayın Çiçek, iş çıkmaza girerse "bu paradigma biter, başka bir paradigma başlar" sözüyle herhalde bunu kastediyor.
Meclisten geçmeyeceği için de referanduma gidecek bu metin. (Geçse de gitmeyecek mi sanki?)
Yüzde 60'la falan da kabul edilecek.
Ne olacaksa olsun ama sonunda bizi gene "yetmez ama
evet" avuntusuna mecbur bırakmasınlar. Dağ fare doğurmasın.