Tarihin cilvesi olsa gerek; “
Almanya’ya Göçün 50. Yılı”nda
Türkiye Avrupa’ya “vizesiz” giriş yapamayan
ülke olarak AB kapısında bekletilirken iflasın eşiğindeki
Yunanistan, “
Euro bölgesi
krizi” nedeniyle AB’nin geleceğini tehdit ediyor.
Başbakan Erdoğan
Bild gazetesine verdiği demeçte “Almanya tarafından yarı yolda bırakıldığımızı düşünüyoruz” diye konuşmuş.
Erdoğan haklı.
İkinci Dünya
Savaşı’nın küllerinden -bölünerek- yeniden doğan Almanya’yı inşa sürecinde ABD-NATO
destekli
yardımlara insangücü katkısı “Batılı” ülkelerden gelmişti.
Türkiye de Sovyetlere karşı NATO’nun “ileri karakolu” olarak görülüyordu.
Bu konumu “
Soğuk Savaş” dönemince sürdü.
“İki kutuplu dünya”nın paylaşımında ABD’nin bölgesel stratejileri Türkiye’yi
Avrupa Konseyi, AET, NATO gibi askeri, siyasi ve
ekonomik ittifaklara yöneltiyordu. Bu durum, dış politikada Yunanistan’la “paralel hedefler” güden Ankara’nın da işine geliyordu. Türkiye 1970’lerde Yunanistan’la “eşzamanlı” müzakerelere başlayabilse
AB üyeliği bugüne dek çoktan gerçekleşecekti. Eski siyasilerin “Onlar ortak biz
pazar olacağız” tereddütleri süreci yavaşlattı. 1971 muhtırası ve 1980
darbesi ise Türkiye’yi “
demokrasi ligi”nden tümüyle düşürdü.
Yunanistan da 1967’de “Albaylar Cuntası” ile uzun bir darbe dönemi yaşamıştı.
O zaman darbeye direnen Sosyalist Pasok’un başında bugünkü Başbakan
Yorgo Papandreu’nun babası Andreas Papandreu bulunuyordu. Yunanistan’a, darbecileri yargılayarak AB yolunu açan 1980’lerde Türkiye’nin darbeye sürüklenmesi büyük talihsizlik olmuştur.
Türkiye bu tarihi gecikmeyi 2000’lerde kapatmaya çalışırken, Başbakan Yorgo Papandreu’nun 100 milyar euro’luk AB/IMF yardım antlaşmasını “
referandum”a götüreceğini açıklaması; o arada “darbe” kaygısıyla generalleri görevden alması tarihin bir başka cilvesi olsa gerek.
AB liderleri Yunanistan’ı
Euro Bölgesi’ni krize sokmak, giderek Avrupa Birliği’nin geleceğini tehlikeye atmakla suçluyorlar.
Merkel ve
Sarkozy, G-20 zirvesi öncesinde Yunanistan’ı sert şekilde uyardılar.
Papandreu istifanın eşiğinde.
Böyle bir ortamda Başbakan Erdoğan’ın “Göçün 50. Yılı” nedeniyle Almanya’ya “Bizi yarı yolda bıraktınız” diye seslenmesi çok anlamlı değil mi?
Soğuk Savaş’ta Almanya’nın yanında olup da birliğin dışında kalan tek ülke Türkiye’dir.
Türkiye’nin Batı’yı savunmak adına “düşman” bellediği eski “Doğu Bloku” ülkelerinin neredeyse tamamı AB’ye girdiler. Merkel de iki Almanya birleşmeden önce Doğu’da
siyaset yapıyordu.
50 yıl sonra Almanya’ya “ahde
vefa” hatırlatmasına gerek yok, Avrupa’daki ekonomik kriz aşılamazsa belki de AB diye bir şey kalmayacak. Komşu referanduma “hayır” derse 50 yıl daha beklememiz gerekmeyecek.
Ha gayret Yorgo. Türkler bunu yapamazdı.
Oyumuz seninle!