1878’de, 93 Harbi sırasında Rus Çarlığı’na kaybettiğimiz
Sarıkamış,
Kars,
Ardahan,
Artvin ve Batum’u 1920’de kim kurtardı? Kazım
Karabekir...
Türkiye’nin
doğu sınırlarında Misak-ı Milli’yi kim gerçekleştirdi?
Kazım Karabekir...
‘
Mustafa Kemal Paşa’yı tutuklaması’nı emreden telgrafa rağmen, ‘ben ve kolordum emrinizdedir Paşam!’ diyerek Atatürk’e
destek ve moral veren kim? Kazım Karabekir...
Erzurum Kongresi’nin düzenlenebilmesi için büyük gayret gösteren ve askeri güvenliği sağlayan kim? Kazım Karabekir...
***
Peki...
Bu efsanevi komutana kurucusu olduğu Türkiye
Cumhuriyeti ne yaptı?
Beraberce okuyalım:
‘Kâzım Karabekir, 9
Kasım 1924’te CHP’den
istifa ederek 17 Kasım’da Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurucuları arasında yer aldı ve bir süre sonra da bu partinin genel başkanı oldu. Korgeneral İsmet Paşa
Hükümeti’nin Takrir-i Sükûn Kanunu çıkarmasından sonra Doğu’da Şeyh Said İsyanı çıkmış ve bu isyanda Cumhuriyet Fırkası’nın de rolü olduğu iddia edilmişti. İsmet
İnönü başkanlığındaki hükümet tarafından bu olay bahane edilerek
5 Haziran 1925’de
Bakanlar Kurulu kararı ile tüm
muhalif gazeteler ve partilerle birlikte Cumhuriyet Fırkası da temelli kapatıldı. Ayrıca Kâzım Karabekir, Haziran 1926’da Mustafa Kemal’e düzenlenen
İzmir suikasti girişimi ile ilgili olarak tutuklandı ve
İstiklal Mahkemesi’nde idam ile yargılanıp,
beraat etti.’
***
Bitti mi? Tabii ki hayır...
Okumaya devam edelim: ‘1927’de TBMM’nin ikinci dönemi sona erince milletvekilliği son buldu, 5
Aralık 1927’de ‘Müşir’ rütbesine hazırken emekliye sevk edildi. Bu dönemden sonra uzun bir süre politikadan uzaklaştırılarak inzivaya çekilmek zorunda bırakılan Karabekir Paşa, yönetimle olan anlaşmazlığı yüzünden
sıkıyönetim altında tutulması istenen 84 kişilik ‘muhalifler’ listesinin başında yer aldı. 10 sene sürekli takip ve gözaltında tutuldu ve hatıralarını yazdığı ‘İstiklal Harbimiz’ adlı eseri zamanın hükümetinin kararıyla ‘Takrir-i Sükûn Kanunu’ uyarınca daha basılamadan toplatılıp yakıldı.’
Kısacası... Takip, sindirme,
dava, kitap toplama, kitap yakma... Bu coğrafyada her daim duran faşizmin kökenleri eskidir...
***
Kazım Karabekir Paşa’nın tek günahı muhalefet partisi kurmak ve parti tüzüğünde cumhuriyet ile birlikte liberalizmin ve
demokrasinin benimsendiğini belirtmekti...
Aynı zamanda dini inançlara da saygılı olduğunu açıklamasıydı... Bu kadarı bile yaşamının on beş yılının çilehaneye dönüşmesine yetti... Padişahlık gibi yönetilen, muhalefete,
eleştiriye hiçbir tahammülü olmayan bir yapıya sahip olan Cumhuriyet bir türlü demokratikleşemiyor; sistemli, kurumsal bir demokrasi yaratamıyor...
***
Bugün ‘Cumhuriyet’in ilanının 88’inci yıldönümü... Kazım Karabekir’i
Cumhuriyet Bayramı arifesindeki Van
Depremi nedeniyle anımsadım. Biliyorsunuz... Van’ın merkezinde ağır tahribat yapan depremde Kazım Karabekir Caddesi’nde bulunan yedi katlı bir bina da çökmüştü. Hep
siyaset konuşan ama asla ‘siyasal sistemi’ konuşmayan bir ülkede her
depremin ‘sistematik’ olarak halkı öldürmesi
doğaldır... Demokratik bir eleştiri ve demokratik bir muhalefet geleneği olmayan, bu gelenekten de asla haz etmeyen bir
toplum ve ülkeye kırmızı kartı doğal afetler gösterir...
İnanmıyorsanız, demokratik ülkelerdeki depremlerle bizimki gibi toptancı rejimlerdeki depremleri kıyaslayın, durumu çok net göreceksiniz...
***
Türkiye Cumhuriyeti demokrat, liberal ve dine saygılı olduğu için kurucusu Kazım Karabekir’e deprem yaşatmaktan çekinmedi...
88’inci yılında hala demokratikleşemeyen, insanı ve halkı yadsıyan Cumhuriyet’e de deprem, garip bir mizah anlayışıyla Van’daki Kazım Karabekir Caddesi’nde büyük acılar yaşatıp, kayıplar verdirebiliyor...
***
Neden mi?
Demokratikleşemeyen ülkeler depremle baş edemez çünkü...
‘Cumhuriyet’in 88’inci yıldönümü kutlu olsun...