Van'da acı ve hüzün iç içe. Daha havaalanından çıkarken yüzlerdeki acı ve çaresizlik insanı sarsıyor. Bir yanda kaybedilenlerin acısı, öte yanda hayatta kalma mücadelesi. Şehre girerken depremin yarattığı yıkımın izleri pek fark edilmiyor. Van'ın işlek caddelerinden
Maraş Caddesi'ne girdiğimizde bilinen gerçekle yüzleşiyoruz: "
Deprem öldürmez bina öldürür."
Fay hattındaki
Türkiye bu fotoğrafı iyi biliyor aslında. Çevredeki binalarda tek
çatlak bile yokken 7 katlı 84 daireli bir bina adeta yerle bir olmuş...Sivil
savunma ekipleri ve bölgeyi iyi bilen insanlarla konuşuyoruz. Ortak düşünceleri: "Bu bir insan hatası."
Araba showroom'u yapmak için kolonların kesildiğinden söz ediyor bir müteahhit, bir vatandaş ise;
"İki yıl bu binaya kimse girmedi. Sonrabir şeyler oldu ve
ucuz olduğu için öğretmenler ve öğrencilere kiraya verildi" diyor.
Bir başka vatandaş şu gerçeğin altını çiziyor: "Bir yıl önce buranın boşaltılması kararı vardı. Ama kimse dinlemediği gibi, belediye de gerekeni yapamadı herhalde..."
Merkezi Erciş olan 7.2 büyüklüğündeki depremin Van merkeze etkisini bir Vanlı şöyle anlatıyor:
"Vanlılar
Varto, Muradiye ve 1999
İstanbul depreminden
ders çıkartmışlar. Binaların çoğunda çatlak bile yok. Hepimiz acı yaşıyoruz ama bu da umut veriyor insana..."
Van merkezde akordeona dönen binanın yıkıntıları arasında dolaşırken, Vanlı olan Toros Üniversitesi
öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Özer'le karşılaşıyoruz.
Özer, Muradiye depreminde dört yakınını kaybeden biri olarak önemli bir noktaya dikkat çekiyor:
"Bu saatten sonra çok daha dikkat edilmesi gereken bir şey var:
Çadır ve barınma ihtiyacı. Eğer bu sorun çözüme kavuşturulmazsa insanlar zatürreeden ölecek."
Gerçekten de göçük altından canlı çıkartma umudu yavaş yavaş tükeniyor. Şimdi insanların tek beklentisi ayakta kalabilmek. Van'dan çıkıp Erciş'e geldiğimizde bu acı gerçek yüzümüze çarpıyor.
Şehrin girişinde yer alan Jandarma komutanlığı önünde inanılmaz bir insan seli var. Çift taraflı bir çadır kuyruğu bu... O manzarayı görünce, günlerdir Van'da yaşanan organizasyon sorunu daha bir net anlaşılıyor.
Sabahın 4'ünden beri ayakta bekleyen insanlar umutsuz:
"Evlerimize giremiyoruz. 100 bin nüfuslu bir ilçe burası. Devlet yetkilileri bu gerçeği bilmiyor mu? İki gündür sabahın köründe gelip kuyruklarda bekliyoruz."
Başkan ile
Vali küs!
Türkiye'nin dört bir yanından akan
yiyecek, giyecek
yardımlarının hedefine ulaşıpulaşamadığını soruyorum. Çevremdeki insanların çoğu şikâyetçi... Hiç öyle bağırıp çağırarak değil, sakin sakin yaşadıkları sıkıntıyı dile getiriyorlar. Yaşlı bir Ercişli şöyle diyor:
"Bizim
aile 40 kişi. İnanın hiçbir şey ulaşmadı."
4 çocuğu, eşi ve kayınvalidesiyle çadırda yaşayan kadın anlatıyor. "Isınma sorunumuz var ama buna da şükrediyoruz."
Erciş'in giriş caddesinin kenarları çadırlarla donatılmış durumda. Kimse çadır kente gitmek istemiyor. Evlerindeki eşyalar talan edilmesin diye bahçelerine veya yakın bir yere çadır istiyorlar.
Onlardan biri de dört çocuk sahibi Hatice. Hatice çadır bulamadığı için 40 günlük bebeğiyle bir kamyonun içinde yaşıyor.
Yıkılan evinin yanı başında şöyle diyor: "Ben bebeğimi kurtardığım için çok mutluyum. Kamyona bile razıyım."
İnsanların yaşadığı bu derin travma ne yazık ki devletin organizasyondaki yetersizlik, yerel
yönetimle arasındaki uyumsuzluk nedeniyle daha derinden hissediliyor.
Türkiye'nin dört bir yanından yardım akıyor, devletin olanakları da var. Peki nasıl oluyor da bu kentte hâlâ belirsizlik sürüyor?
Organizasyon yetersizliği kadar siyasi basiretsizlik ve önyargılar da yaşananlarda etkili. Öyle ki koordinasyondan sorumlu vali, kentin yerel yöneticisi belediye başkanıyla görüşmüyor bile.
Bu işte bir
sakatlık yok mu?
Hani her acıda, tasada birliktik? O kenti, kentin sokaklarını en iyi bilecek olan belediye başkanı değil mi? Halkın oylarıyla seçilen bir belediye başkanının, böyle bir felaket sonrasında devre dışı kalmasını kim nasıl açıklayacak?
Van Belediye Başkanı Bekir Kaya belki de bu yüzden sitem ederek konuşuyor: "Biz hiçbir şey yapmıyoruz. Çalışmıyoruz. Sağ olsun medyamızda bizim hiçbir şey yapmadığımızı görüyor."
Köyler yardım bekliyor
Van'da başta çadır sorunu olmak üzere çok sayıda sorun var ama en önemlisi köyler. Erciş'te dolaşırken sağlık bakanlığı memurlarından biriyle konuştum ve şaşırıp kaldım. Çünkü feryat ediyordu:
"Bugün bir köye gittik. Gözlerimize inanamadık. Kimse gelmemiş. Vatandaş kendi olanaklarıyla
cesetlerini çıkarmışlar. Allah'tan sakin insanlar da bir şey demiyorlar. Kaderlerine razı olmuşlar, yazık değil mi? Yetkililer çıkıp her yere gittik diyor. Bu doğru değil."
Psikologlar Van'da
Deprem acısı ve yası insanları farklı biçimlerde etkiliyor. Bu nedenle "depresyon" önemli bir sorun olarak çıkacak karşımıza. Devlet bu konuda ne yapıyor bilmiyorum ama Psikologlar Derneği harekete geçmiş bile. Van uçağına binmek için İstanbul
Atatürk Havaalanı'na gittiğimde Prof. Dr. Bengi Semerci ile karşılaştım. Ayaküstü konuşurken şunları söyledi: "Bizde sorun organizasyonun organizasyonunu yapamamak. Bu ülkede çadır da yiyecek de var ve bulunur. Ama önemli olan bunu iyi örgütleyip yönetebilmek. Biz
dernek olarak hemen harekete geçip bir ekibi gönderdik. Bir önemli sorun da medyanın yaklaşımı...
Medya duygularla oynamamalı. Norveç'te bir
katliam oldu tek ceset görüntüsü gördünüz mü? Medya ne verdiğine dikkat etmeli..."