Van depreminden çıkarılacak epey
ders var. Hâlâ çözemediğimiz bina kalitesizliği sorunundan acil müdahale konusunda artı ve eksilerimize kadar birçok
teknik konu tartışılacak.
Bunlar çözülür veya açtığı yaralar
tedavi, zararlar telafi edilir. Hepsinin ötesinde enerji biriktiği ileri sürülen bir toplumsal fay hattının sebep olabileceği yıkımın önüne geçilmiş görünüyor.
Depremden çıkaracağımız hayırlı netice ve sevindirici tablo, iddia edildiği üzere yıkıcı bir fay hattının oluşmadığı gerçeğidir. Bu musibet bize kardeşliğimizi hatırlatan İlahî bir ikaz şeklinde algılandı.
Vatanı, bayrağı v
e devleti olmayan milletler var. Demek ki millet olmanın gerek şartı onlar değil. Sevinçte ve kederde birlik ile ortak bir gelecek hayali ise olmazsa olmaz şart. Vatan,
bayrak ve devlet varken o birlik ve hayal olmasaydı, kendimize millet diyemezdik. Onca parçalama gayretlerine rağmen tek
vücut olabileceğimizi deprem bir kez daha gösterdi. Ülkenin dört yanından yara sarmak için gönderilen yardımlar, kol ya da baştaki yaralardan önce kalplerdeki kırıkları tedavi ediyor. Göndereni de alanı da tedavi ediyor.
Aksini arzulayan, onun için çabalayan
küçük marjinal gruplar vardı; ama dikkate değer nitelik ve çoğunlukta değildi. Acı üzerinden siyasî post çıkarma çabaları çoğunluğun sağduyusuna çarpıp eridi. Neo-milliyetçiliğin kalesi bilinen
İzmir yardımda en önce organize olan şehirlerdendi. Yine
Kürt karşıtı diye yaftalanan
Karadeniz illeri, sağına ve soluna bakmadan öne atıldı.
PKK/KCK kalemşorları bilhassa sosyal medyayı kullanarak acı istismarına girişti. Bazıları, '
Basın açıklamalarına anında damlayan polis nerede?' diye sorarken, güvenlik görevlileri enkazlarda kan ter içinde can kurtarmaya çalışıyordu. 'TC nerede?' sorularına en iyi cevabı, bakanlarıyla birlikte bölgeye çıkarma yapan
Başbakan veriyordu.
Asker, yüzlerce mensubuyla can pazarında ter döküyordu. Mukabilinde 'oh olsun' tayfası da boş durmuyordu. '
Çukurca şehitlerinin ahı' diye başlayan cümleler
servis ediliyordu; orada şehit olanların yarıya yakınının Kürt olduğu gerçeği görmezden geliniyordu. Kaldı ki 'PKK eşittir Kürt' algısını Karayılan'lar oluşturmaya çalışmıyor muydu? Güya milliyetçilik yapanlar onların ekmeğine yağ sürmüyor muydu? PKK'nın 30 yıldır silahla, baskıyla yapamadığını ona
altın tepside sunmaya kalkanların kaçının gerçekten Türk milliyetçisi olduğu konusunda şüpheliyim. Örgüt sözcülerinin 'bu kargaşada birkaç Kürt'ün canı yansa' beklenti ve heyecanları ise satırlarına yansıyordu. Önceki günlerde yayılan '
Erzurum BDP ile binası ateşe verildi' haberinin yalan çıkmasına üzülenler bulunduğu kanaatindeyim.
Her iki tarafın samimi duygularını istismar etmeye uğraşanlar umduklarını bulamadı.
Milletin irfanı ikisini de boşa çıkardı. Çünkü bizi biz yapan değerlerde
adalet düşüncesi ağır basar. 'Bir masumdan dolayı eşkıyalarla dolu bir gemi batırılmaz' diye biliriz. Halbuki çoğunluğun masum olduğuna hepimiz şahidiz. 'Kimsenin suçundan dolayı bir başkası cezalandırılmaz' hem İlahî hukukun, hem beşerî kanunların temel prensibidir. Kardeşinden dolayı kardeşe bile dokunulamazken, sadece Kürt olmaktan dolayı toplu ceza kesmek de ne oluyor! Hem de İlahî adalet adına... Hepsi bir yana, harp meydanında insanlıktan ayrılmamış bir gelenekle övünmüyor muyuz?
Deprem kalpleri yakınlaştırdı, yüzeydeki kırıklıkları tedavi etti. Belki de en önemlisi, acı üzerinden
propaganda girişimlerini boşa çıkararak bir nevi aşı görevi yaptı. Rabb'im ölenlere rahmet, yaralılara acil
şifa versin.
b.
korucu@zaman.com.tr
http://twitter.com/blntkorucu