İngilizler ve Amerikalılar sevinçli; Murdoch’un ‘Sun’ gazetesi “Lockerbie’nin intikamını aldık” diye
manşet atmış... ABD gazetesi Daily News, “Sonuna kadar korkak” başlığını uygun görmüş
Kaddafi’nin
linç edilerek öldürülmesine...
Olağanüstü dikkat çekicisi
Fransızların tavrı. Sarkozy’nin
savunma bakanı Gerard Longuet, “
Libya’nın yeni liderleri Kaddafi’yi defetmede başı çeken Fransa’ya borçlu; savaş-sonrası Libya’da en büyük pay bizim olacak” demiş...
Et muhafaza etmek üzere yapılmış
soğuk hava deposunda üstü battaniyeyle örtülü yüzü açık cesediyle yatan Kaddafi’nin hayatını nasıl kaybettiği gerçeğini bütün boyutlarıyla bilen yok... Günlerden beri haberleri didik didik ediyorum, herbiri olanı kendi keyfine göre anlatıyor...
Haber karmaşası içinden çıkarabildiğim ayrıntıları sizlerle paylaşacağım...
Kaddafi o güne kadar saklandığı memleketi
Sirte’den, kendini artık güvende hissetmediği için, Wadi Jarif’e doğru ayrılmış; 75 otomobillik bir konvoyla ve alelacele... Yakalananlardan biri yaşadıklarını şöyle anlatmış: “Ben aşçıyım. Her zamanki gibi yemek pişiriyordum; ‘Eğleşme, hemen gidiyoruz’ haberi gelince her şeyi bırakıp kendimi en son araca attım...”
75 otomobillik büyük bir konvoyun sabahın 7.30’unda sürekli izlenen bir mevkide hareketlenmesi onbin kilometre uzaklıkta Nevada çölündeki askeri üsten orayı izleyen gözler tarafından fark edilmiş... Sirte üzerinde gezen, sürekli fotoğraf çeken, ağır silâhlarla mücehhez
Amerikan USMQ1 ‘İnsansız Hava Aracı’ (İHA)
Predator Nevada’daki Creech hava üssünden yönlendiriliyormuş...
Bu bilgiyi veren muhabir İHA’ların her türlü hava şartında gece-gündüz kesintisiz 18 saat görev yapabildiğini de yazıyor.
Hareket başladığında, Nevada’daki Predator pilotuna, kaçan konvoyun üzerine ateş açma emri verilmiş... Akdeniz’de, Libya açıklarında, NATO’ya ait
AWACS erken-uyarı uçağı o andan sonra gelişmeleri kendi eline almış ve Fransız jetlerini derhal gelişmelerden haberdar etmiş... Bu arada isyancıları eğitmek üzere ülkede bulunan İngiliz SAS komandoları da yerde devreye girmiş...
Yukarıdan jetler
bomba yağdırıp konvoyu dağılmaya mecbur ederken aşağıdan da İngiliz destekli yerel milisler kaçanların peşine düşmüş... Önce bir Hellfire füzesi atmış Fransız jetleri;
patlama sonrası da konvoydan kopan 20 kadar aracı bir süre takip edip üzerlerine
lazer-güdümlü GBU-12 füzesini göndermiş...
“Olay mahalline vardığımda en az iki düzine otomobil paramparça olmuştu; 25’ten fazla
ceset saydım, çoğu araçların içinde yanarak hayatını kaybetmişti” diyor bir muhabir...
Sonra? Sonrası her meşrebe göre değişik anlatılıyor.
Libya resmi kaynakları, “Kaddafi açılan çapraz ateşte öldü” açıklamasını yaptı; kendi korumalarından birinin silâhından çıkan kurşunla vurulmuş olabileceğini düşündürerek... Ancak arazide saklandığı kocaman boruların içinden gün yüzüne çıkarıldığında Kaddafi’nin yüzünde birkaç çizik varmış, ayağından yaralıymış...
Gelenlere “Ben ne yaptım ki size” ve “Doğru nedir, yanlış nedir bilmiyorsunuz” gibi garip lâflar etmiş Kaddafi... Etrafta toplananlar bir yandan adamı
tekme-tokat yağmuruna tutarken bir yandan da “Tövbe et” ve “Allahu ekber de” diye bağırıyorlarmış...
Telefonla çekilmiş YouTube’tan izlenebilen görüntülerden birinde, Kaddafi’nin kamyonetten indirilip kenara çekildiği sırada silâh sesleri de duyuluyor. Kulağının arkasından aldığı kurşun öldürmüş Kaddafi’yi...
İlk gün et muhafazası için yapılmış
soğuk hava deposunda isteyenin görmesine açık tutulan çıplak cesedinde
darbe izleriyle birlikte kurşun deliği de fark ediliyormuş; ertesi gün cesedin üzerini battaniyeyle örtüp yüzünü kulağının ardındaki kurşun deliği görünmeyecek biçimde sola eğmişler...
Oğlu Mutasım’ın cesedini de yanına yerleştirmişler...
NATO’nun olay sonrasında yaptığı resmi açıklamayı okudum. Ne kadar soğuk, ne kadar mesafeli, ne kadar rahatsız edici bir açıklamaydı bilemezsiniz...
“Öteki diktatörler
ders alsın ve teslim olsun” diyorlar ya, hepsinin Kaddafi gibi öldürülmesini istiyorlar oysa...