Sizi bilmem ama ben yazarlıkta on üçüncü yılı doldurmama rağmen...
Sizi bilmem ama ben yazarlıkta on üçüncü yılı doldurmama rağmen, şu günlerde sevgili Genel Yayın Yönetmenim Erhan Başyurt'un bana olan sevgisinin bir göstergesi olarak haftanın her günü bu köşede büyük bir şevkle yazıyorum.
BUGÜN de artık yükselen
yıldız. İyi reklam alıyor. O yüzden bazı yazılar sayfaya giremiyor. Bu şartlarda
pazar yazılarımın bir kısmı sayfaya giremedi, "reklametre" dahil. İşte sayfaya girmeyen yazılar ve reklam sektörünün yakından takip ettiği reklametre.
Turkcell'i korumak bu ülkenin borcu
Turkcell'in pazar lideri olarak diğer iki
markaya göre işi daha zor. Çünkü pazarlamada, iletişimde savunmak, saldırıdan daha çok maharet istiyor. Daha, çok yönlü olmayı sağdan soldan tırtıklayanları püskürtmeyi, sabahtan akşama yanlış oluşturulan inançlarla göğüs göğüse çarpışmayı gerektiriyor.
Açıkçası Turkcell,
takım oyunu oynayarak başka ülkelerdeki pazarını koruyan lider markalarda görülen bir inançla "
Çanakkale geçilmez"i ilke edinip marka pozisyonunu ve pazar payını şevkle koruyor. Şu, ortaklar arasındaki anlamsız çatışma da olmasa çok daha iyi olacak ama çağımızın şirket
yönetimi anlayışı "Hisseli Harikalar Kumpanyası" anlayışı, her şey olabiliyor işte!
Ama kim bu işleri çıkmaza sürüklüyorsa böylesine başarılı yönetilen bir markaya ve Türkiye'den yaratılan böylesine güçlü bir markaya ve onun aidiyet duygusu gelişmiş çalışanlarına bu eziyeti yapıyorsa ayıp ediyor, onu da bilsin. Yönetim kurulundaki "
Bağımsız üye sayısını" artırıp, Turkcell markasını korumak bu ülkenin bu markaya borcu olmalı.
Şahan'lı Turkcell
kampanya reklamlarını yazacaktım, bakın neler yazıyorum. Turkcell'in Şahanlı yolu "Özturkcell" karakteri tuttu. Yamyamlar, kulunç ve
kahve markası esprilerinden beslenen son dört reklam hem beğenilirlik katsayısı yüksek hem de mesajı ileten reklamlar. Turkcell'e çakan rakiplerle çaktırmadan, çok dozunda eğlenmeye izin verdiği için de ikinci bir görevi yerine getiriyorlar. Önerim mizahın çeldiriciliğini artırmadan mizahın dozunu artırmak. Bu da ancak yapılan kampanyanın mesajı ile mizahı örtüşmekle mümkün olabilir. Biraz mühendislik işi yani. Ama imkânsız değil. (Canlı yayın VTR bağlantısı reklamı kötü mesela, aman dikkat!)
Açlık durumunun mizahı
Snickers'ın
Gönül Yazar ve Muazzez Abacı'lı uygulaması global bir fikrin başarılı bir uygulaması. Gönül Yazar ve Muazzez Abacı şu andaki ünleriyle değil anlı şanlı tarihleri ile reklamdalar ve acıkınca "dönüşüme" uğrayan gençlerin "belleklerindeki" imajları temsil ediyorlar. Bu yüzden de komikler. Yani reklamın mizahının çıktığı, konuşulduğu, popüler medyaya malzeme verdiği yer burası.
Temel mesaja gelirsek. Ne diyor Snickers: "Acıkırsan Sen Sen Değilsin." Yani acıkınca, kan şekerin düşünce Snickers ye. Rakibi
Metro ne diyor: "Daha Fazla
Enerji İçin Metro Ye!" Aslında ikisi de aynı şeyi söylüyor ama biri
açlık durumunun mizahını yapıyor diğeri ise verdiği enerjiyi kanıtlamaya çalışıyor. Hangisi tutar? İkisi de. Bu
rekabet izlemeye değer.
Halk Bankası boşa
kürek çekiyor
Her yerde
Halkbank reklamları var ama etkisiz oldukları için ne görülüyor ne de eleştiriliyorlar. Bence Halkbank'ın tüm reklam stratejisini gözden geçirmesi, daha dikkati çeken reklamlar yapması lazım. Bakın Garanti'ye artık bankacılığı falan bıraktı dikkat çekmek için Bremen mızıkacılarını,
kredi kartı satmak için de kafasına
sucuk takmış "Bonus" adamı kullanıyor. Zaman böyle bir zaman, dikkat çekme zamanı. Dikkat çekmezseniz paralar boşa gider...