"Başarılı ve mutlu olmaya var mısın?" diye soran bir kitap elime geçti. (Elit
Kültür Yayınları / Ahmet
Avcı)
Ahmet Avcı, "Öğrenilmiş çaresizliklerden vazgeçmemiz gerektiğini" söylüyor. Öğrenilmiş çaresizlik, kişinin, karşılaşmış olduğu başarısızlıklar neticesinde, sahip olduğu imkân ve kabiliyetleri unutarak "Ben zaten onu başaramam" duygusuna mağlup olmasıdır.
Bir hikâyeyle açmak gerekirse...
Piranaların bulunduğu akvaryuma birkaç tane
balık koyarlar. Piranalar kısa sürede
balıkları yer. Bu durum birkaç defa tekrar eder. Sonra bilim adamları, akvaryumu, camla iki bölüme ayırırlar. Bir bölümüne piranalar yerleştirilir, diğerine balıklar. Piranalar, akvaryumun ortasındaki cama çarptıkları için geri dönerler. Bir hamle, iki hamle, üç hamle... sonuç hep aynıdır. Uzunca süre durum böyle devam eder. Birkaç gün sonra, bilim adamları akvaryumun ortasındaki camı kaldırır. Ama piranaların, kesinlikle, eskiden camın bulunduğu yerden ileri gidemedikleri ortaya çıkar. Her defasında piranalar, akvaryumun tam ortasına kadar gelmekte ve oradan geri dönmektedir.
İşte öğretilmiş çaresizlik budur. Her pirana, "Akvaryumun ortasından ileriye geçmek mümkün değildir; bunu denemek bile gereksizdir" bilincini zaman içinde kazanır.
Ahmet Avcı'nın bir başka tavsiyesi de şu: "Bazen hedefinize doğru ilerlerken kulaklarınızı tıkamanız gerekir."
Kurbağalar, kendi aralarında
ödüllü bir yarışma düzenler. Ama, direğe tırmanan
kurbağaların her biri, aşağıya düşer. Seyirci kurbağalar bir ağızdan bağırmaktadır: "Siz bu direğe tırmanamazsınız boşuna yorulmayın."
Tabii bu olumsuz tezahüratın da kurbağaların başarısızlığında önemli bir rolü olur. Sonra bir bakarlar ki, bir kurbağa direğin en tepesine kadar çıkmış. Alkış,
kıyamet... Ödül töreninde kendisine bunu nasıl başardığını sorarlar. Kurbağadan ses yok. O sırada annesi atılmış: "Benim oğlum doğuştan sağır" der.
Alınacak
ders: Kendinize güvenin; sizi hedefinizden caydıracak cesaret kırıcı sözlere kulaklarınızı tıkayın; katiyen çaresizliğe düşmeyin. İnanmak, başarmanın yarısıdır.