Ben ve ahlaksız 'tarafsızlık'!


Son yazımda hükümetin yaptığı vergi zamlarına açık bir şekilde destek verdim. Bazı okurlar herhalde yazının başlığındaki 'zam' kelimesini görünce, 'nasıl olsa eleştiriyordur' diye ilk defa beni okuma zahmetine katlanmış. Belli ki, yeri geldiğinde hükümeti nasıl eleştirdiğimi bilmediklerinden şimdi 'neden hükümete destek verdiğimi' sorguluyorlar. Öyle ya bir şeyin adı 'zam' olunca destek verilemez, değil mi! 10 milyon kişi yeşil kartı nedeniyle iş beğenmeyecek, iş garantili meslek edindirme kurslarına rağbet bile etmeyecek, fakir ayaklarına yatıp son model çift cep telefonu taşıyacak, iki fatura ödeyecek, hâlâ hak edip etmediğine bakmadan memur olarak devlete kapağı atıp bankamatik memur olacak, kayıt dışılık ve vergi kaçırma hırsızlık olmaktan çıkıp delikanlılık, hatta uyanıklık ve zeka gösterisi olacak... Devlet ise her yerde, her zaman hazır ve nazır olacak. Öyle vatandaşa böyle devlet, beyler! Kıstırdığı yerde alıyor. Kayıt dışılıktan çık, dolaylı vergi ödeme, bu kadar basit. İlk taşı içinizdeki günahsızlar atabilir. Hayatında vergi kaçırmayan, benim gibi bordrolular mesela. Son zamlarda otomotiv, cep telefonu ve içki-tütün zamları alım gücü olandan alınıp, fakire fukaraya verilecek. Hepsi büyük oranda ithal ve dış açıklara da neden oluyor. Bir taşla birden çok kuş vurulmuş oluyor. Öte yandan bütçe 20 küsur sene sonra bu yılın ilk dokuz ayında fazla verdi. Yıllık açık hedefi 20 milyar TL. Dünya gıpta ile bakıyor. Dev bir krizin ortasında hiç kimse hiçbir bedel ödemeyecek mi? Unutmayın biz İsrail Oğulları gibi kudret helvası ile beslenmiyoruz. Bu köşenin düzenli okurları, AK Parti hükümetine yapıcı, içinde öneriler olan ne kadar çok eleştiride bulunduğumu biliyor. Ancak reyimi merak edenler için not edeyim, sokaktaki 'her iki kişiden biri' de benim. Siz esas, cümlesine 'tarafsız, objektif konuşmak gerekirse...' diye başlayıp, vicdansız bir sükûnet içinde, tüm kin ve nefretini kusarak insanı ülser, fıtık, kanser eden 'tarafsızlardan' korkun. Biz ne alkış bekleriz, ne de eleştiriden yılarız. Tek bir kriterimiz var; hakkaniyet. Biz bir de kelle koltukta bu memleket için canını dişine takıp çalışanlara karşı vefa borcumuzu öderiz. Omuz veririz onların gayretine, yaralarına merhem olur, gözyaşlarını sileriz. Son gün gelip çattığında da musalladan uzak sota yerlerde kara bir gözlük takıp, sahte pozlar vermeyiz. Tabutuna da omuz veririz. Anadolu çocukları Allah'ın kendilerine bir lütfu olan Recep Tayyip Erdoğan'a olan sevgisini göstermek için kimseden icazet almayı beklemesin. Bana göre Başbakan'ımız, gönlümün şairi, Necip Fazıl Kısakürek'in 'ciğerinden kalemine kan çekerek' yolunu beklediği Büyük Doğu Nesli'nin bir Anadolu ihtilali ile karşımıza çıkardığı adanmış ve yiğit bir adamdır.' Ne yani halkın iradesinin tecelli etmiş olmasını Meclis kürsüsünden 'darbe' olarak çığıran Emine Tarhan'ın CHP'sine mi rey vereceğim? Halkın özgür iradesini 'ihanet' olarak gören Ergenekon çetecilerine yatakçılık yapan sözde siyasetçilerle savaşmayacak mıyım? Önceki gece Beyaz TV'de saat 23'te, 'istem dışı' olarak Sayın Prof. Osman Altuğ ile aynı programı paylaşmak zorunda bırakıldım. Dünyanın darmadağın olduğu, devletlerin temerrüde düştüğü, insanların başkentleri işgal etmeye başladığı bir dünyada, Türkiye ekonomisinin sapa sağlam ayakta oluşuna sevinemediği gibi, gece boyunca bütün iyi haberlere 'tıraş, uydurma, yalan, göz boyama, apartman toplantısına katılmayan halkın verdiği reyden ne çıkar' gibi bir hayli 'akademik, bilimsel ve tabii ki tarafsız yorumlarda' bulundu. Gece boyunca kan kustum, vicdanım kanadı. Tayyip Bey'in verdiği mücadelenin yanında yer almamanın ne kadar büyük vebal olduğunu bir kez daha gördüm. Ben tarafım arkadaş, büyük Anadolu ihtilalinin, Anneler Devrimi'nin tarafıyım. Hem nalına, hem de mıhına vuran, gelene ağam, gidene paşam diyen oligarşinin kart, ketum, kısır akademisyenlerinden farklıyım ben.
<< Önceki Haber Ben ve ahlaksız 'tarafsızlık'! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER