24 şehit verdiğimiz
Çukurca saldırıları birkaç açıdan dikkat
çekici.
Terör
örgütü ilk kez bu kadar koordineli, "eşzamanlı ve eşgüdümlü" saldırı gerçekleştirdi.
8 ayrı noktaya eşzamanlı ve eşgüdüm içerisinde
taciz ateşi veya
baskın düzenlendi.
Hedef görüldüğü kadarıyla sınıra sıfır noktasındaki Kekliktepe Üs Bölgesi.
Diğer 7 saldırı, üsse
yardım gelmesini engellemeye yönelik.
Nitekim Kekliktepe'de bulunan 46 askerin 21'i şehit düşüyor.
Yaralılar da ağırlıklı olarak buradan.
***
250 kadar
teröristin saldırıları düzenlediği, bir kısmının
Kuzey Irak'tan geldiği, bir kısmının da içeriden
destek sağladığı ifade ediliyor.
Bu gruplar arasında
iletişimin varlığı ve koordinasyonun sağlanabiliyor olması çok büyük bir zaaf.
Dahası sınırlarımız halen "delik deşik."
Terör örgütü yüzlerce elemanıyla girip, saldırıp, sonra da çekip gidebiliyor.
"
Teknoloji destekli kesintisiz sınır güvenliği" konusunda gerekli olan adımlar halen atılamamış.
Demek ki, teröristleri gözetleme amaçlı İnsansız Hava Araçları sayıca yetersiz kalıyor.
İsrail, tamire gönderilen Heronlar'ı iade etmiyor.
Bu açıdan
ANKA ve diğer
yerli üretimlere öncelik sağlanmamış olması da büyük hata.
İhmaller zinciri bu kadarla da kalmıyor.
Suriyeli
Bahoz Erdal'ın bir ay önce "Çukurca'ya saldırın" talimatı verdiği istihbaratı alınmış.
Buna rağmen Kekliktepe'de savunması zayıf bir "üs tutmak" ne kadar doğru?
***
"Eşzamanlı ve eşgüdümlü" saldırının Çukurca'da yapılabilmiş olmasının şüphesiz başka nedenleri de var.
Uzun süredir
terör örgütünün
Hakkâri ve Şırnak'tan başlayarak
bölgede "kurtarılmış bölgeler" oluşturmak için çalıştığını ve
halk üzerinde korku dağları oluşturduğunu gazetemizde de defalarca manşetten dile getirdik.
En son Hakkâri şehir merkezine 30 km. mesafedeki "tripleks
mağara"
Kavaklı Kampı'na yapılan baskın, yazılıp çizilenlerin ne kadar haklı olduğunu teyit etti.
Emre
Uslu da dün Taraf'taki köşesini bu konuya ayırmış.
PKK'nın bölgede kurduğu üstünlüğe dair Kavaklı üzerinden (Dil ve üslubunu tasvip etmesem de) çarpıcı tespitler yapıyor.
Şöyle diyor:
"Açılım bakanı Beşir
Atalay'ın maalesef yanlış ve öngörüsüz stratejisi nedeniyl
e devlet Ankara'da
açılım yaparken PKK da bölgede alan açmakla meşguldü.
Devlet bölgeden elini çekerken PKK bölgeye yerleşti. Bunun sembolik mekânı da Kavaklı Kampı'ydı.
Hatta açılım bakanı öylesine öngörüsüz ve beceriksizdi ki, devlet-PKK görüşmelerinin başladığı 2005 yılında, KCK sisteminin kurulmasının ne anlama geldiğini bile anlamadı.
Atalay,
KCK operasyonlarını en az iki yıl erteletmiştir. 2007 yılında yapılması planlanan KCK operasyonları 2009 yılında yapılmıştır ve bu KCK'nın bölgede yerleşip üstünlük kurmasına neden olmuştur."
Uslu yazısında Hakkâri içerisinde iki terör kampının varlığını halen koruduğuna işaret ediyor.
***
Çukurca saldırısının belki üzerinde durulması gereken bir diğer amacı da, örgütün "henüz bitmedim" mesajı verme arzusudur.
Zira son dönemde
Kandil'e hava bombardımanları, içeride yürütülen başarılı operasyonlar ve İHA destekli nokta saldırılar, büyük zayiatlar verdirince örgüt ses getirecek bir
eylem gerçekleştirme zorunluluğu duymuştur.
Sonuç olarak amacı ve mesajları ne olursa olsun, saldırının şekli ve kapsamı, terörle mücadelede daha kararlı ve sağlam adımların cesaretle atılması gerektiğini gösteriyor.
Kandil
güvenli bölge olmaktan çıkarılmadan, KCK başta içteki yapılar ve PKK lider kadrosu
tasfiye edilmeden, sınır güvenliği sağlanmadan, içerideki ve dışarıdakiler arasındaki iletişim ve koordinasyon koparılmadan, "barış ve huzur" içi boş iki kelime olarak ağızlarda
sakız gibi çiğnenmeye devam edecek.