Macaristan'daki Diyalog Merkezi'nden Ömer Bey, Budin
bölgesinde bir kilisenin râhibi ve Estergon Teoloji Fakültesi'nde eğitim görevlisi olan Csaba Török Bey'le tanışır ve ona eğitim hizmetleri ve M.
Fethullah Gülen Hocaefendi'nin düşünceleri hakkında kitaplar verir...
Bir gün Ömer Bey'i
rahip okulu müdürü arayarak görüşmek ister ve "Csaba Török sizlerden çok bahsediyor. Hem de övgü ile... Biz de aynı kitaplardan istiyor ve sizinle yüz yüze görüşmek arzu ediyoruz.
İslamiyet hakkında öğrencilerimize bilgi verirken bunları esas alacağız." der...
Csaba Török ile
Budapeşte'deki Diyalog Merkezi'nde görüştük. Önce ismi dikkatimi çekti... Csaba, Çaba diye telaffuz ediliyor, gayret demek. Yani
Türkçe bir kelime. Török zaten Türk demek. Önce aklıma, Macarların, Hun asıllı olmaları itibarıyla böyle bir isim aldığı geldi. Fakat kendisi dedi ki: "Bizim köyümüz gerçekten Türk köyü imiş. Avusturyalılar saldırıp işgale başlayınca, kaçanlar kaçmış, bazıları gidemeyip kalmış.
Bizimkiler de öyle. Sonra artık o kültürün içinde kalmışız."
Hâli, tavrı ve konuşmaları kendisinin dini, din için sevenlerden olduğunu gösteriyor. İnsanların ateist olmasından, semavî prensiplerin dışına çıkmalarından ve ahlâkî düsturları çiğnemelerinden rahatsız: "İnanç ve ahlâkî değerlerden uzaklaşma karşısında neler yapmamız gerekiyor, diye düşünüyorum. İnsanlar hürriyeti yanlış anlıyorlar... Aslında Tanrı'ya kul olsak, hürriyeti elde edeceğiz. Eğitim sistemindeki ârızanın giderilmesi lâzım... Çocuklara hep hakları öğretiliyor. Ödevlerinin de öğretilmesi lazım. Yaşlılar bile, Tanrı'dan hep bir şeyler istiyor ama kulluk görevlerini yapmak akıllarına gelmiyor. Aslında çocuklara gençlere bir başkasına iyilik yapmanın,
toplum yararına faaliyette bulunmanın ne kadar faydalı olduğunu uygulamalı olarak gösterebilsek, bunun zevkini içlerinde duyabilseler, insanlığa faydalı olmanın huzurunu ruhlarında yaşayabilseler, aradıkları gönül rahatlığına erişebilirler."
Çaba Türk Bey ile görüşmeden sonra Galiçya Savaşı'nda şehit olanlarımız için yapılan Türk şehitliğine doğru yola çıktık. Budapeşte'de 10. Bölge Mezarlık'a vardığımızda "Kapus" yazan kapıların yazısı ile karşılaştık. Zaten Macar dilinde pek çok müşterek kelime var. Tabar (tabur), alma (
elma), sakal, cep, van (var), kut (
kuyu), bazararu (çarşı,
pazar) gibi 400-500 civarında kelime mevcut.
480 şehidimizin barındığı mahal bakımlı... Temiz ve bize yakışır şekilde... 1916-1917 tarihlerinde 15. Türk Kolordusu'nun 15 binin üzerinde yaralı ve şehidi olmuş... 1926'da kurulan Budapeşte Türk Şehitliği'nde Türk isimlerinden başka pek çok isme de rastlıyoruz. Bunlar
Osmanlı tebası olduğu için bizim ordumuzda, bizim yanımızda imişler. Çoğu
Balkan Müslümanları... Boşnaklar, Makedonlar, Arnavutlar... Ama gayrimüslim olan Osmanlılar da var. Pasiçler, Tuskiçler, Sljivolar, Durninler, Gilmaratîler, Kastetler, Lilolar, Mastisler, Silvesterler, Kuşolar hep beraber buradalar. Âkif'imizin ifadesiyle "Gufrana bürünmüş Fatiha bekliyorlar."
Netice olarak dünyanın her yerinde olmazsanız; her
ülke ve milletle irtibatınız bulunmazsa; içinizde her anlayış ve kültüre bir yer vermezseniz, olmak istediğiniz konumda olamazsınız. Zaten cihan sulhü de başka türlü temin edilemez...