Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız,
mesai saatlerinin
erken başlaması ile ilgili açıklama yaptı ya... Bakan Yıldız, gün ışımasından bir saat sonra başlayan mesai saatlerini uygun bulduklarını ve bunu tartışmaya açtıklarını söyledi ya...
Cumartesi günü mesaiye ilişkin olarak da Yıldız, “biz zaten fiili olarak Cumartesi, Pazar’da çalışıyoruz ama buna ne kadar çok
katılım olursa, o kadar daha fazla iyi olacaktır” dedi ya... Dün
sokakta yer yerinden oynuyordu, sokaktaki ‘rakipsiz ve tek’
gündem ‘Cumartesi’nin
tatil günü olmaktan çıkması ve çalışma saatlerinin değiştirilmesi’ idi.
Gözümü açtım bu konu,
akşam oldu bu konu... Adeta zamları bile sollamıştı...
***
Her ne kadar
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız: “Türkiye’nin meridyeni, paraleli var. Sonuçta, hayatımızda zaten pratikte yaşadığımızın resmiyetle sistematize edilip edilmeyeceği ile alakalı bir konudur bu. Bu enerji sektörü açısından ortaya koyduğumuz bir fikirdir. Ama bugün bakıyorum bazı yayın organlarında bu, alınmış bir kararmışçasına aktarılıyor. Bu doğru değil, bu
toplumda tartışmaya açılacaktır. Sonuçta ne kadar rağbet göreceği ortaya çıkacaktır. Ama ben enerji sektörü açısından ve bir kısım bilimsel çalışmalarla gün ışığının insan üzerinde oluşturduğu psikoloji açısından bakıyorum” dese de sokak kendi kuşkulu ve
muhalif gündemini farklı oluşturmuştu...
***
Ne kadar enerji tasarrufu ve
psikolojik randıman açısından gündeme gelse de ‘çalışma saatleri’ fikri yaşadığımız çağda yavaş yavaş önemini ve anlamını kaybediyor...
Örneğin, Baltık ülkelerinde çalışan nüfusun yüzde 12,5’i büroya filan gitmeden evinde çalışıyor... Sade büroların değil, fabrikaların da etkisi silinmekte...
Tarım ve maden çıkarma işleminden elde edilen maddelerin işlenmek yoluyla yararlı hale getirilmesine kestirmeden ‘imalat sanayi’ diyoruz...
İmalat sanayi,
Sanayi Dönemi’nde ekonominin iskeletini oluşturuyordu...
Şimdi, dünyadaki toplam üretimin üçte birini tek başına oluşturan
Amerika Birleşik Devletleri’nde imalat sanayinin payı toplam ekonomi içinde yüzde 10’un altına düştü...
Bu oran, aynı zamanda proletaryanın da eridiğini göstermekte...
***
Sanayi Sonrası Dönem, işi, işçiyi, çalışmayı, çalışma saatlerini boşa çıkarmaya devam ediyor... Çünkü Sanayi Sonrası Dönem ya da Bilgi Çağı için tek ölçü, ‘yeni
buluş’... Dolayısıyla
patent ve inovasyon...
Patent ve inovasyon, çünkü ‘beyinsel icatlar’, kol gücünden çok daha büyük zenginlik üretiyor... ‘Buluş çağına’ uyan kazanıyor, uyamayan kaybediyor... Daha önce de söylemiştim, Avrupa’nın lider gücü olan
Almanya ile kendini bir türlü toparlayamayan
Yunanistan arasındaki en belirleyici fark ‘yeni buluş’ performansı...
Almanya’daki yıllık ‘buluş’ların sayısı Yunanistan’dan 77 kez daha fazla...
Bu çağda kol gücü değil, yeni buluşlar toplumları uçuruyor, zenginleştiriyor...
Facebook dururken,
doğal olarak
tekstil onun kadar para kazandırmıyor...
***
Keşke toplum, ‘çalışma saatleri’ konusu kadar...
Araştırma-geliştirme çalışmalarının performansını...
Patent sayısını...
Ve tasarruf oranlarının seviyesini...
Tabii bunların olmazsa olmaz parçası sayılan, sayısı azaldıkça kalitesi artan ‘iş gücü niteliğini’ konuşsa, gündemine alsa...
Zaten oralarda olamadığımız için çalışma saatleriyle ilgili iyi niyetle söylenen bir
öneri bile kulakların dikilmesine neden olabiliyor...
***
Peki, biz neredeyiz?
Başkent Ankara ülkenin en büyük tarım kenti, en çok tahıl üreten şehri...
AB’de oran yüzde dört iken, ülkemizde tarımda çalışan
işgücü oranı yüzde 25...
Patent gündem olmayınca, köhnemiş imalat sanayinin çalışma saatleriyle ilgili iyi niyetli öneri ters bir algıya ve sokağın tepkisine neden oluyor... Çalışma saatlerini değiştirmek ya da uzatmak yerine gelişmiş dünya ile aramızdaki bu büyük farkı kısaltmalıyız...
Çağdaşlığın ve zenginliğin sırrı orada.