Susurluk kazası Türkiye'deki devlet eksenli kirli ilişkilerin deşifre edilmesinde bir dönüm noktasıydı. Tam anlamıyla açığa çıkartılamadı ama ortaya koyduğu devlet-
siyaset- çete fotoğrafı çarpıcı bir gerçeği ifade ediyordu: "Bu devlet kirli işler yapıyor."
Şu bir gerçek ki, bu kirli işleri bir kişiye veya bir gruba mal etmek doğru değil. İzleri 70'lere ve daha gerilere uzanan, hatta bugün karşımıza çıkan Ergenekon'u da üreten bir zihniyetin varlığıdır söz konusu olan. Adı Özel Harp'tir, Kontrgerilla'dır, Susurluk'tur veya Ergenekon'dur.
Bu yapının ana ekseninde de "asker" var. Siviller ise "emir kulu"dur. Emir kullarının bazen kraldan çok kralcı oldukları da bilinir. Susurluk döneminde yapılanlar bu zihniyetin en pervasız halidir. Bunu da en iyi İbrahim
Şahin biliyor. Ama ne ilginçtir ki bir ara "
hafıza" sorunu yaşayan Şahin verdiği son ifadesinden şöyle diyor: "Susurluk olayı benim üzerime kalmış ve günah keçisi ilan edilmişimdir.
Susurluk olayına katılma sebebim Ömer Lütfü
Topal olayında
cinayet şüphelisi olarak gözaltına alınan özel harekât polislerini
tutanak karşılığında Ankara'ya götürmem sebebiyle olmuştur."
Şahin, Çatlı'yı özel harekâtçı polisleri ve Ayhan Çarkın'ın söylediklerini hatırlamıyor ama bir adres veriyor: "Eğer ortada illegal bir yapı varsa gidin Mehmet Ağar'a sorun."
O dönem aralarında Çarkın'ın da bulunduğu özel harekâtçı polisleri Abdullah Çatlı'nın çevresinde sık görüyordum.
İbrahim Şahin'in Çatlı ile ilişkisi de sadece o yıllara değil daha gerilere dayanıyor.
Bu nedenle aydınlatılması gereken çok şey var. Daha önce de yazdım, dönemin başbakanı
Tansu Çiller 1994'te şöyle diyordu: "Elimizde
PKK'ya
yardım eden
Kürt işadamlarının listesi var. Listede 60 kadar isim bulunuyor. Devlet PKK ile olduğu gibi PKK'ya mali
destek sağlayanlarla da her biçimde mücadele edecektir."
Edildi de... Çok sayıda Kürt
işadamı ve aydını öldürüldü. Bu nedenle Susurluk'u çözmek için önce "Öldürülecek
Kürtler" listesini
Tansu Çiller'e sormak gerekir. Bu sürecin Şahin'i de Ağar'ı da aşarak daha yukarılara uzanacağı çok açık.
Ayrıca şunu da söylemekte yarar var; O dönem yapılanların "bilinçli bir
tercih" olduğunu bizzat
Başbakan Çiller şu sözüyle ortaya koymuştu: "Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir."
Ne garip bir ülkedeyiz, o sözün asıl sahibi "
danışman" bugün ne yapıyor dersiniz? Cevabını
CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu gibi yaparak ilgilisine bırakıyorum.