Güney Afrika gezisinde Sayın
Başbakan Erdoğan etrafındaki gazetecilere şöyle bir açıklama yapmış ve
Anayasa çalışmalarının bir yılda tamamlanması hedefini tekrarlamış: “Eleştirenler ipe un seriyor. Bir yılda bir değil birkaç anayasa çıkarılır. 2-3 ayda anayasasını hazırlayanlar var” dedi.
Bir yılda birkaç anayasa çıkarıp ne yapacağız pek anlamadım ama Sayın Başbakan’ın ifadesinin özü yüzde yüz doğru.
2011 senesinde şayet küresel normlara uygun, demokratik, laik bir hukuk devleti anayasası yapacak iseniz, kriterler, kavramlar, içerikleri zaten belirli olduğundan işiniz gerçekten kolay; üç ayda, iyi niyetli,
Türkiye’yi “biz bize benzeriz” aptallığından kurtarmak isteyen bir çekirdek kadro (
TBMM Komisyonu) mükemmel bir anayasa taslağını TBMM’nin önüne getirebilir.
Zor olan, 2011 senesinde, “Türkiye’ye özgü???”, biz bize benzeriz saçma ilkesine sığınarak bir anayasa, mesela 1982 Anayasasına benzer, dünya standartlarından kopuk, temel hak ve özgürlükleri devlet lehine sınırlayan, askere ayrıcalıklı bir konum tanıyan bir anayasa yapmaktır.
1982 benzeri bir anayasa çok orijinal (!?), dünyada eşi, benzeri olmayan, sadece Kenan
Evren, rahmetli Orhan Aldıkaçtı ve Kurucu
Meclis üyelerinin akıllarına gelebilecek bir anayasa olacağından gerçekten yapımı için senelerce
tartışmak gerekebilir.
Basından,
mail kutuma düşen mesajlardan anladığım, gördüğüm ortalıkta bir uzlaşma arayışının gereklerinden, anayasa yapım sürecinin anayasanın kendisinden bile önemli olduğunu öne süren görüşlerden geçilmediği.
Bu insanlar, bu uzlaşma sürecinden ve sonuçlarından ne anlıyorlar, ben gerçekten anlamakta zorlanıyorum.
Uzlaşma temelli (!) bir anayasa yapım sürecinin bir aşamasında, buna eminim, belirli konularda, bunlar da malum,
AK Parti ile
CHP ve MHP arasında köprüler atılacak, tartışmalar çok verimsiz karşılıklı suçlamalara dönüşecek ve yeni anayasanın TBMM’den geçmesi ağırlıklı olarak AK Parti oylarına ve AK Parti anayasasına dışarıdan
destek verecek oylara kalacak; BDP’nin bile bu sürece destek vereceğine ilişkin kaygılarım var.
Ancak, yeni anayasa ülkemizin geleceği için o kadar yaşamsal bir konu ki, TBMM çatısı altında, AK Parti dışından, kendi gruplarından bu sürece destek çıkacak kişilerin olacağına benim inancım var.
O zaman da, muhtemelen, yeni anayasa, AK Parti anayasası olarak tanımlanacak ve eleştirilecek.
Bu eleştirileri defetmenin, hem de gerçekten yeni anayasanın bir AK Parti anayasası olmamasının (arzu edilir bir şey pek değildir herhalde) yegane yolu, AK Parti’nin TBMM’ye TAMAMEN evrensel normları tamı tamına benimseyen, “bize özgü koşullar” mantığından YÜZDE YÜZ arınmış bir metin getirmesi, önermesidir.
Mesela, yeni anayasanın ruhuna ve lafzına, 18
Aralık 2000’de AB Resmi Gazetesi’nde yayınlanan AB
Temel Haklar Şartı
egemen olur ise, böyle bir anayasayı AK Parti tek başına bile TBMM’ye getirse;
1- Kimse bu anayasa bir AK Parti anayasası diyemez,
2- Yeni anayasanın meşruiyeti
tavan yapar,
3- CHP ve MHP ile uzlaşılarak yapılacak bir anayasadan çok daha demokratik, hukuk devleti normlarına çok daha uygun bir anayasamız olmuş olur.
Önemli olan ulusalcılık komplekslerine kapılmadan böyle bir şeyi yapabilmektir.
Bunu yapmak da, Sayın Erdoğan çok haklı, üç ayı ancak alır.
Yeni anayasadan her türlü lüzumsuzluğu, fazlalığı temel haklar nasıl kısıtlanır, askerin ayrıcalıkları nelerdir, YÖK gibi konuları atarsınız, belgede AB vatandaşı ifadesinin yerine
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı yazarak Temel Haklar Şartını aynen benimsersiniz, mükemmel, senelerce tartışma yaratmayacak, gül gibi bir anayasamız olmuş olur.
twitter.com/KarakasEser