KCK/
PKK Yürütme Konseyi Başkanı Murat
Karayılan'ın
Ahmet Altan'a mektubu bir zihniyetin teşrihi için ipuçları veriyor.
Taraf gazetesinde Altan'ın yazdığı 'sen kim oluyorsun da bizi tehdit ediyorsun?' diye özetlenebilecek köşe yazısına, 10 misli uzunluğunda mektupla
cevap veren Karayılan'ın söylediklerini iki bölüm halinde özetleyebiliriz. Birinci bölüm eleştiriye ne kadar kapalı olduklarını ve kayıtsız şartsız inkıyat beklediklerini gösteriyor. Hâlbuki Ahmet Altan ve Taraf, hükümet v
e devleti gönlünce eleştirirken, PKK tenkitlerinde cimri davranmakla suçlanıyor.
Taraf'a birbiriyle çelişen çok sıfat yakıştırılıyor ve 'Kürtçü' bunların içinde en sık tekrar edileni.
Başbakan Tayyip Erdoğan'a 'Kof kabadayı' diye yazmış Altan'ı Karayılan 'hükümet
destekçisi' olmakla itham ediyor. Şunları söylüyor Karayılan: "Türk basını tıpkı milli takımı destekler gibi devletten yana bir çizgiyi aşmış değildir. Ama sizinki daha farklı bir yöntemdir. Onlar soruna cepheden karşı çıkarak saldırırken, siz soruna sahip çıkıyor gibi yaparak ve sorunu tartıştırarak; nihayetinde
özgürlük hareketini kötü göstererek, AKP hükümetini temize çıkararak yapıyorsunuz." Karayılan somut örnek olarak 'KCK'ya
operasyon siyasete
darbe' manşetini eleştiriyor ve şöyle diyor: "Yani hem nalına hem mıhına vurarak ata nal yapılmasını onaylıyorsunuz."
KCK'nın
sivilleşme, siyasallaşma ve demokratik çözüme yanaşma adımı olduğunu ileri sürenler bu mektubu altını çizerek okumalı. Düşünce özgürlüğü olmadan, bir gazeteye, hem nalına hem mıhına vurma hakkı tanınmadan
demokratikleşme nasıl mümkünmüş, bize anlatmalılar. Karayılan, Taraf Gazetesi'ni tehdit etmediğini sadece eleştirdiğini belirtiyor ama "Bu çizgide devam ederseniz dost olmadığınızı kendi kamuoyumuza söylemek durumundayız." demeyi
ihmal etmiyor. Dünyayı dost ve düşman şeklinde iki eksene ayırarak algılama tavrı yabancımız değil. Derin devlet de 'ya bizden ya da düşman' dayatmasıyla karşımıza dikiliyordu. ABD Başkanı George
Bush da aynı zihniyetle çılgın projelerine destek topluyordu. Karayılan'ın 'kamuoyu'nda 'filancalar dostumuz değildir' sözünün ne anlama geldiğini izaha gerek var mı?
KCK Başkanı'nın, iki tam gazete sayfasında vermeye çalıştığı ikinci
mesaj operasyonlarla ilgili. Operasyonları eleştiren liberal aydınların aksine Karayılan, KCK'nın yürürlükteki kanunlar açısından suç teşkil ettiğini kabul ediyor ve savunmasını bu kabul üzerine kuruyor. "Bu insanlar KCK'lı değildir. KCK'lı olduklarına dair ellerinde hiçbir
belge de yoktur (...) Tutuklananları ne tanırız, ne biliriz, ne de KCK ile bir ilişkileri vardır." Bu sözlerden şunu anlayabiliriz: KCK'lı oldukları ispat edilirse hukuk yakalarına yapışır. Karayılan daha ileri giderek KCK'nın aslında olmadığını bile ileri sürüyor: "KCK bir
örgüt değil sistemdir,
Özerklik kabul edilirse nasıl bir sistemin kurulacağını izah eden belgeleri ve sözleşmesi vardır (...) Yani geleceğe dönük tasarlanan bir şeyden hareketle 'siz bunları yapıyorsunuz' diyerek insanları yargılıyorlar." Buradaki çelişki, söz konusu cümleleri sarf edenin KCK Yürütme Konseyi Başkanı kimliği. Yani olmayan bir örgütün yürütme konseyi var ve onun da başkanı Karayılan.
KCK/PKK şu havayı da yaymaya çalışıyor: Eylemsizliği devlet bozdu. Karayılan da
Silvan'ı da katarak aynı şeyi söylüyor. Silvan bir
arazi aramasıydı. Neyi arıyorlardı? PKK'nın yol keserek kaçırdığı sivil ve askerleri. O bir yana,
ülke sınırları içinde elinde ağır silahlarla dolaşan insanlara karşı devlet ne yapabilir? Gediktepe'de kameraların tespit ettiği grubu '
çoban sanıp' müdahale etmeyenler 11 şehidin sorumluluğunu taşıyor. Karayılan 8 ay içinde öldürülen 49 PKK'lıyı 'hiçbir askerî aktivite içinde olmayan yaşamsal ihtiyaçları için hareket halinde arkadaşlar' şeklinde tanımlıyor. Eli silahlı kişilerin hangilerinin askeri aktivite içinde olduğunu nasıl ayırt edeceğiz? PKK/KCK gerçekten iyi niyetliyse, kaçınılmaz çatışmaların yaşanacağı sınır içini boşaltması gerekmez mi?