Benim literatürümde '
Anadolu annesi' ifadesi taşa kazınmış gibi katiyet ifade eder.
Son iki asırdaki inkırazlar çağının bütün yükünü omuzlamak sanki Anadolu annelerinin kaderi olmuştur. İşte bu Anadolu annelerinden biri daha, Sevgili Başbakan'ımızın annesi Tenzile Ana, geçen cuma gecesi çilelerini arşa
köprü yaptığı ebedi yürüyüşüne çıktı.
Başbakan'ımızın annesi ile internete düşen fotoğrafları başında saatlerimi geçirdim. Kendisi mum gibi eriyip küçülürken,
şefkatle büyüttüğü evladı, şimdi zarif bir kelebeği incitmeme hassasiyeti içinde anacığını kolunun altına almış.
Bu
pazar Burç FM radyosunun sevilen programı 'Şefkat Kahramanları'nın misafiri idim. Geçen sene kaybettiğim annem için yazdığım 'Gurbetten gurbete anneme
veda' (Zaman, 3
Mayıs 2010) adlı yazım münasebetiyle yapacağımız program, Tenzile
Anne'nin vefatına denk geldi. Acılarımın yeniden depreştiği bir ortamda, çekimi gözyaşları içinde yapılan program, bu çarşamba saat 16'da yayınlanacakmış. 'Ağlama kayıtlarını silin' dedim. Ama 'Üzülme hocam, bu programa girip de
ağlamadan çıkabilen yok zaten.' dediler.
Meğersem Anadolu'da annelerine ve oğullarına ne acılar çektirmişler. Mutlu bir
azınlık kendi sefası için gözünü kırpmadan Anadolu'ya akla ziyan cefaları, çileleri çektirmiş. Yurtdışında olduğumdan annemin cenazesine katılamamıştım. Gurbette başlayan ayrılıklar tarihimiz, buna uygun olarak gurbette son bulmuştu. Benim adıma Zaman
Ekonomi Editörü Turhan
Bozkurt Bey taa Trabzon'a, Sürmene'ye, büyüdüğüm yüksek dağlara kadar gidip çıkmıştı. 'Hocam büyüdüğün ortamları görünce çok hüzünlendim, Anadolu çocuklarının makûs kaderi için ağladım.' diye
mesaj göndermişti. Gerçekten de annemin vefatını yazdığım yazıya okurlarımdan o kadar çok tepki gelmişti ki anlatamam. Kimi annesini yeniden keşfederken, gidip ayaklarına kapanmış, kimileri yaşadığı benzer dramları anlatarak ortak hüzün haritamıza katkıda bulunmuştu. Bir okurum, "Gurbet köşelerinden satın aldığım 10 adet jetonun ancak ikisi ile konuşurdum. Geri kalan sekiz jeton ile konuşamaz, ancak annemle karşılıklı ağlardık" diyor.
Zaman, ebediyete akıp gidiyor. Ancak kendi boğazından kesip, kuşağında biriktirdiği harçlıklarını bir köşe başında avucuma sıkıştırdığında, yüzünde mutluluk gülleri açan şefkat kahramanı annem yüreğimde büyüdükçe büyüyor. Safa ile Merve arasında koşuşturan sadece Hacer Anne değildi, inanın! Benim annem de ayaklar altında kaybolup gitmeyeyim diye ağıtlar, çığlıklar atarak kapı kapı dolaştı. Kardeşlerimin en küçüğü 36 yaşında ev-bark, çoluk çocuk sahibi olmuştu. Ancak o her seferinde beni bir kenara çekip, 'Ben ölürsem Haydar'ıma sahip çıkasın, o benim en küçüğüm' deyişlerini unutmak ne mümkün. Yüzünü kabre dönmüş, şefkati hâlâ evlatlarının üzerinde. İşte bunun için bir anne öldüğünde, içimizde en çok da hatıralar büyür. Kaçırdığınız fırsatlar gelip boğazınızda düğümlenir.
Gamlanmayınız, işte şimdi bu annelerin evlatları Anadolu'nun kaderine el koyuyor. Son yıllarda adına 'devrim' denilen birçok siyasi hareketler duyuyoruz. Develerin
Devrimi,
Arap Baharı, Turuncu Devrim vs... Ancak en büyük devrimin tarihi inanın daha yazılmadı. Şimdi Anadolu'da buram buram bir Anneler Devrimi yazılıyor. Son bir aydır Zaman'ın abone kampanyasında Anadolu kazan ben kepçe yollardayım. 'Gidiyorum gurbeti gönlümde duya duya/Sivrihisar yolundan Orta Anadolu'ya' mısraları sanki benim için yazılmış. Beni en çok mutlu eden Annelerin Devrimi'nin yaşayan gerçek kahramanları ile buluşup onların şefkat deryası yüreğine, bütün zamanların en tertemiz vicdanlarına seslenmek, sığınmak oluyor.
Konferans sonrası bir 'anne' geldi. İki gözü iki çeşme ağlıyor, dualar ediyordu. 'Başını okşamadan, seni bağrıma basmadan bir yere gidemezsin yavrum' deyişi vardı, bir an anam gelmiş sandım!
Evet ilk defa bir devrim geliyor içinde kin, nefret,
kavga,
silah, şiddet yok. Tersine
gözyaşı, fedakârlık, acı, ıstırap, kardeşlik dolu bir devrim. Anneme
selam söyle Tenzile Teyze, Anadolu vadilerinde yankılanan ağıtlarınız bizi hep besleyecek. Anneler Devrimi devam ediyor.