Önce
Avrupa Kıtası’nı...
Ardından okyanusu...
Daha sonrada Amerika’yı...
Boydan
boya geçiyoruz...
11 bin beş yüz kilometrelik bir mesafe...
Böylece...
Aralıksız 13 buçuk saat uçarak kendi rekorumu kırıyorum...
İstanbul-
Los Angeles, THY’nin de en uzun uçuşu...
***
Los Angeles, ABD’nin
batı yakasındaki
Kaliforniya eyaletinin en önemli kentlerinden biri...
Tek başına ABD’nin toplam üretiminin yüzde 15’ini gerçekleştiren Kaliforniya, ülkenin sadece en zengin değil, en kalabalık eyaleti de aynı zamanda...
Kaliforniya, ABD eyaleti değil de bağımsız bir devlet olsa dünyanın en büyük altıncı ekonomisi olacaktı...
Eyalet gelirlerinin yüzde 40’ını eğitime harcayan Kaliforniya, dünya tarihinin en hızlı büyüyen ekonomisi olarak da kabul edilmekte...
O zenginlik, bir yanı ile yeni çağın teknoloji üssü Silikon Vadisi’ni, diğer yanıyla da
Hollywood’u da kapsıyor...
Bunları, bu yıl üçüncüsü düzenlenen ve
Anadolu’nun tarihî dokusunu Amerika’ya taşımayı hedefleyen ‘Anadolu
Kültür ve Yemekleri Festivali’ için geldiğimiz Los Angeles kentini de içeren bölgenin, şaşırtıcı devasa boyutlarını somutlaştırmak için aktarıyorum...
***
Devasa deyince...
Los Angeles Limanı veya sinema dünyası Hollywood’un
ekonomik ana rahmini oluşturan Universal Stüdyoları’ndan da söz etmek gerekiyor.
Yedi bin 500 dönüm üzerine kurulu, 68 kilometrelik kıyısı olan Los Angeles dünyanın üçüncü, ABD’nin de en büyük limanı...
Hollywood ise Los Angeles kentinin bir bölgesi...
Sinema stüdyolarının ve film yıldızlarının oturduğu evlerin bu bölgede yoğunlaşmasından dolayı
Amerikan sinema endüstrisiyle özdeşleşmiş...
Derler ki ABD’de ilk filmler
New York kenti civarında çekilmiş, 1900 yıllarına doğru Kaliforniya’da da ilk filmler yapılmaya başlanmış...
Kaliforniya’nın
tercih nedeni daha güzel bir havaya ve açık alanlara sahip olmasıymış, ayrıca bir diğer nedeni de ünlü buluşçu Thomas Edison’a sinema konusundaki patentlerinden dolayı ödeme yapmaktan kaçınmakmış...
Dünya sinemasının kalbi sayılan Universal Stüdyoları da burada... Nice klasik filmin çekildiği ve halende çekilmekte olduğu stüdyoları gezerken bir Boing 747 uçağının yere çakılıp parçalanmış halinin dekoruna rastladığınızda ister istemez ‘devasa boyutların’ ne olduğunu bir kez daha düşünüyorsunuz...
Yaratıcılık, zenginliği de katlayarak arttırıyor...
Örneğin, sinema dünyasının ünlülerinin oturduğu Hollywood’un yanı başındaki Beverly Hills Amerika’nın da en zengin muhiti...
Los Angeles Limanı, İstanbul Limanı...
Hollywood,
Yeşilçam...
Dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan Kaliforniya Üniversitesi ve bizim üniversiteler...
Buralarda gezinmek her şeyi abartılı, ezik bir övünmeden sıyırarak
yerli yerine oturtuyor...
***
Hollywood ve Beverly Hills’i de kapsayan 39 kilometrelik ünlü Sunset Bulvarı’nı sabırla geçtiğinizde dünyanın en batı ucuna ulaşıyorsunuz...
Pasifik Okyanusu ayaklarınızın altında uzanıyor...
Ve güneşi burada batırıyorsunuz...
Dünyanın en batısından güneş nasıl batar, onu yaşıyorsunuz...
***
Türkiye’yi dünyaya taşımak, dünyayı da Türkiye’ye taşımak anlamına geliyor aynı zamanda...
Bu nedenle ‘Anadolu Kültürleri ve Yemekleri Festivali’ni düzenleyen Kaliforniya merkezli Pasifik Enstitüsü’nü kutlamak gerek...
Türkiye, dünyayı tanıdıkça gelişecek...
Geliştikçe de Sunset Bulvarı’nın sonundaki
Pasifik Okyanusu’ndan güneşin batışının keyfini de çok daha fazla çıkaracak...