Macaristan


Budapeşte'yi bu ziyaretimizde ilk durağımız Gül Baba Türbesi oldu. Gül Baba, Kanunî Sultan Süleyman'ın Macaristan seferinde Budin Kalesi'nin fethi sırasında şehid oluyor. Hatta camiye çevrilen büyük kilisede Şeyhülislam Ebussuûd Efendi tarafından cenaze namazı kılınıyor... Ama türbesine ziyaretimiz sırasında gördüğümüz manzara cidden bizi üzdü... O tarihi türbe sahipsiz ve bakımsız... Plaj kıyafetinde insanlar ve sarmaş dolaş gençler dolaşıyor. Onlar çekilip gitsin de öyle türbeye girelim diye tekkenin çilehane kısmına girelim dedik. Kapalı dediler... Diyenler restorasyon işinde çalışan Macar işçiler. Tek bir tane Türk görevli yok. Israr edince girmemize izin verdiler. Aşağıları gezdik ama henüz hazır hale gelmemiş. Oradan çıkıp türbeye yöneldik. İçeride biçimsiz şekilde çok açık kıyafette uzanan bir kadın ve bir erkek vardı. Artık tam kabrin baş tarafına durup onları arkamıza alarak, Fatihalarımızı, İhlâslarımızı okuyup ruhuna bağışladık. Kapıda girişte hiçbir ikaz yazısı yoktu. Büyükelçiliğimiz Diyanet İşleri Başkanlığı'mızdan bilgi desteği alarak bir giriş adabı yazdırıp astırabilir. Pek çok kilise ve katedralin girişinde içeriye nasıl girileceğine dair geniş bilgi ve ikazlar ihtiva eden levhalar görüyoruz. Gül Baba'nın ruhu muazzeb oluyordur diye düşünüyorum. Yabancılar erkan, âdab bilmiyor olabilirler. Onlara usulümüzü biz öğreteceğiz. Türbenin içindeki deftere başta Macarlar olarak yabancılar çok güzel şeyler yazmışlar. Hatta bizde olduğu gibi bazı çocuğu olmayan yabancılar bile bunun için geliyorlarmış ama biz bu hususlarda Türkiye'de Eyüp Sultan vs. türbelerimizde Diyanet İşleri kanalıyla yazılan ikazlar nevinden bilgileri çeşitli dillerde yazıp asarsak onları da uyarmış oluruz... Tuna nehri üzerinde çok köprüler var. En meşhuru Aslanlı /Zincirli Köprü... Anlatıldığına göre bu köprüyü yapan mimar boyunu aşan çok büyük bir iddiada bulunup "Kim bu köprüde bir hata bulursa, köprüden kendimi atıp intihar ederim." demiş... Bir çocuk "Aaa! Bu aslanların dili yok!.." deyince gözler aslanlara çevrilmiş; gerçekten dilleri unutulmuş... Büyük söz söyleyen mimar da dediğini yapıp kendisini köprüden Tuna nehrine atmış... Oradan Budin Kalesi'ne gittik. Gül Baba'nın cenaze namazının kılındığı câmi tekrar eski haline döndürülüp St. Istvan Kilisesi ismini almış. Hemen yanında Hilton oteli. Oraya gelince Mesut Yılmaz olayını hatırlatıyorlar. Kapisztran Meydanı'na geçtik. Orada Papaz Kapisztran'ın heykeli var. Ayaklarının altında da Osmanlı askerinin perişan heykeli duruyor. Viyana'da da benzerlerini görmüştük. Acaba bu kin ve düşmanlık sembollerinin kaldırılması için bir teşebbüsümüz olmuyor mu? 2000 yılına kadar bizim büyükelçilik binamız hemen meydanın yanındaki sokakta imiş. Acaba gelip giderken bunu bizimkiler hiç görmemişler mi? Görmüşlerse hiçbir teşebbüsleri olmuş mu? Şu anda Macaristan ile münasebetlerimiz çok iyi... Ticarî münasebetler pek çok problemi halleder zannediyorum. Gül Baba'mızı da unutmayalım. Hiç olmazsa bir görevli tayin edelim... Onlar bizim mühürlerimiz, dünya üzerinde parıldıyan nakışlarımızdır. Onlar bizim köklerimizdir, özlerimizdir. Ağaç köküyle gürler unutmayalım.

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER