Krediyi banka vermezse başkası verir!


Türkiye'ye henüz geri döndüğüm 15 yıl öncesinde o zamanlar 65 yaşını geçmiş olan annemin mikrodalga fırını bozulmuştu. Türkiye'nin en büyük beyaz eşya üreticilerinden birinin eve yakın bir yetkili satıcısına gidip yeni bir fırın beğendik. Fiyatını sorduğumuzda aldığımız cevap şu an hatırlayamadığım bir tutarda 8 taksit şeklinde idi. Peşin ödemede ısrar ettiğimde ise peşin fiyatının olmadığı, sadece taksitle satıldığı söylendi. Belli bir taksit belirlendiğine göre peşin fiyatı olmalıydı. Israrım üzerine yetkili yerlere telefonlar edildi ve peşin fiyata ulaştık. O dönemde Türkiye'de % 80 civarında bir tüketici fiyat enflasyonu ve yıllık bileşik % 100 civarında gecelik repo faizi vardı. Annem de tasarruflarını bu şekilde değerlendiriyordu. Kaba bir hesapla fırını peşin almanın çok daha doğru olduğunu gördüm. Şirket mikrodalga fırını annemin bankadan aldığının çok üzerinde bir faizin eklendiği taksitle satmaya çalışıyordu. Zafer kazanmış kahraman edasıyla hemen anneme mikrodalgayı peşin alması gerektiğini söyledim. Aldığım cevap şaşkınlığımı daha da artırdı. Üniversite mezunu olup kendi nesline kıyasla son derece eğitimli olan annem peşin almanın daha doğru olduğunu anlamış olmasına rağmen fırını taksitle almak istiyor ve gerekçe olarak da taksitle aldığı zaman "kolayca ödeyeceğini" belirtiyordu. Mecburen taksitle aldık. Ben de satıcıdan gayet haklı biçimde "madem taksitle alacaktın, ne diye beni peşin fiyat için saatlerce uğraştırdın" fırçasını yedim. Türkiye'de ticari hayatın ve finansal sistemin nasıl çalıştığını anlayana kadar bu olay benim için bilmece konumundaydı. Halbuki anlaması zor bir olay değildi. Türkiye'de bankalar tüketici finansmanı yapmıyorlardı. Bilançolarının neredeyse tamamı devlete verilen krediler (yani devlet bonoları ve tahvilleri) ile bu beyaz eşya üreticisi de dahil büyük şirketlere verdikleri kısa vadeli kredilerdi. Diğer bir deyişle, banka tüketici riskini almıyor, şirketlere verdikleri büyük miktardaki kısa vadeli krediler sayesinde şirketler kendi malları üzerinden tüketicileri finanse ediyorlardı. Bu sayede satış gelirleri kadar finansal gelirleri de oluyordu çünkü aynı zamanda banka gibi çalışıyorlardı. Finansal gelirlerini de taksitle (senetle) satış yapıp taksitin içine gizliyorlardı. Bu artık herkesin alıştığı ve yaygın olarak kullanılan bir uygulama haline gelmişti. O yüzden tüketiciye peşin fiyat sunulmuyordu bile çünkü taksitli satış daha kolaydı. Fahiş bir faiz ödese de müşteri de taksitle almayı tercih ediyordu. Hatta bankada hazır, gecelik parası olan ve tasarrufuna oranla mikrodalganın fiyatının çok düşük kaldığı ve bunu anlayacak eğitim düzeyine sahip annem bile. Hangisi tercih edilir? Bankalar artık sadece devlet ve büyük şirket finansmanı yapmıyorlar. 2000'li yılların başında bilanço payı neredeyse sıfır olan tüketici kredileri (kredi kartı dahil) bugün % 20'lere yaklaştı. (Grafik 1) Artık olması gerektiği gibi bankalar tüketicileri finanse ediyorlar, şirketler de banka kredileriyle alım gücü artan müşterilerine mallarını satıyorlar. Herkes yapması gerekeni yapıyor. Müşteri riskini bankalar alıyor ve bunu doğru düzgün yapabilecekleri sistemlerini kuruyorlar. Kredi Kayıt Bürosu sayesinde çok kısa sürede kendilerinden kredi talep eden müşterilerinin bu krediye uygun olup olmadığını görebiliyorlar. Küçük miktarda çok fazla kredi verince zaten kredi riskini de dağıtmış oluyorlar. Bir şirkete büyük miktarda kredi verip de o krediyi batırma riskini azaltıyorlar. Şirketlerin de mallarını satmak için arz talep dengesini bozucu fahiş fiyatlama yapıp bunu tüketiciye faiz şeklinde yansıtması engelleniyor. Bugün hâlâ bazı sektörlerde bu durum geçerli. Örneğin bir inşaat firması fiyatlarını makul düzeye çekmektense konutlarını alanlara sıfır faizle taksit imkanı sunuyor (acaba bu finansman nereden?). Bir başkası evi alana mobilyasını ve hatta arabasını da veriyor ve bunu gazetelerde sayfa sayfa duyuruyor. Bunu yapabildikçe de malına daha fazla fiyat koyabiliyor ve aslında yapılmaması gereken zarar edecek projeler bir anda iyi proje haline geliyor. Bankacılık sektörünün çeşitli sebeplerle girmediği ya da giremediği sektörlerde ya da coğrafik bölgelerde tefeciler cirit atıyor. Bankalardan mal mülk teminatı ile aldıkları büyük miktardaki kredileri çevrelerindeki küçük tüketicilere ya da iş sahiplerine fahiş faizlerle dağıtıyorlar. Her türlü iş bitiricilik kayıt dışında dönüyor sonra da Türkiye'de kayıt dışı yüksek diye şikayet ediliyor. Gazetelerde kredi kartı mağdurları magazin değeri sağlarken tefeci mağdurlarının haberleri yok. Bankalar sayesinde ekonomik aktivite kayıt altına giriyor ve devlet vergisini topluyor. Kayıt dışını denetlemek mümkün değil ama bir tuşla bankaların neyi nasıl yaptıkları açık bir şekilde görülebiliyor. Otoritelerin dikkatine Türkiye'de genç, yaşam standardını her gün saatlerce izlediği televizyon dizilerindeki seviyelere yükseltmek isteyen, tüketime hazır geniş ve hızlı büyüyen bir nüfus var. Türkiye'deki şirketler bunun için yatırım yapıyor, yabancı sermaye bunun için Türkiye'ye geliyor. Biliyorlar ki bu genç ve hızlı büyüyen nüfusun toplamda borcu çok düşük. (Grafik 2 ve 3) Para biriktirip tüketeceklerine belli sınırlar dahilinde borçlanıp gelecekteki tüketimlerini bugüne çekebilirler. Ekonomi de zaten bu sayede büyüyor, cari açığı yükseltirken yeni istihdam olanakları sağlıyor. Genç nüfusa düzenli bir iş ve gelir imkanı sağlıyor. Bu borç geri ödeme gücüne kavuşunca borç alabilecek konuma geliyorlar. Bankaların hem toplamda hem de tüketici kredilerinde hareket alanları daraltılarak ekonominin soğuyacağı ve cari açığın azalacağı düşünülüyor. Ama bu demografik güç orada olduğu sürece ekonomi de bu güçten faydalanıp büyümek isteyecek. Belki kısa bir süre dünya ekonomisi ve finansal piyasaları gerildiği için yavaşlayacak ama sonra yeniden yıllık % 5-7 arasındaki hızına ulaşacak. Ve zaten ulaşmalı da yoksa başka sorunlar ortaya çıkacak. Bu süreçte de tüketicilere de krediyi bankalar vermezse başkaları verecek. ABD'yi 2008'de krize sürükleyen gölge sistemlerin ortaya çıkması, 15 yıl öncesine geri dönülmesi riske edilecek. Yapılanların ayarı çok önemli.
<< Önceki Haber Krediyi banka vermezse başkası verir! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER