Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, üç gün önce Berlin'de bir grup gazeteciye yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Biliyorsunuz,
Hrant Dink ve
Muhsin Yazıcıoğlu'yla ilgili Devlet Denetleme Kurulu'nu görevlendirdim.
Doğrusu
Muhsin Yazıcıoğlu'yla ilgili çok üzücü durumlar ortaya çıktı. Yani inanmak mümkün değil ama düşen helikopterin beyni, yani her şeyi kaydeden o hafızası yok şimdi ortada. Keçiler gelip söküp götürmedi onu. Böyle özel vidalarla sökülüp alınmış ve ortada yok. Bu tespit edildikten sonra ihbarlar yağdı. Yazmış adam, 'Cumhurbaşkanım' diye bana gönderdi. 'Kaza mahallinde bulunan bazı
kamu görevlilerini biz, görev yapıyorlar zannediyorduk ama şunlar şunlar da var. Al şu videoya bak' diye gönderdiler. Baktım ki bir taraftan birileri buzlarda cesetlerle ilgileniyor, birileri de bir taraftan (karakutunun) vidasını söküyor. Bunların hepsi çıktı ortaya. Daha bunun gibi insanın aklının almayacağı çok şeyler var orada, çok fazlasını söylemeyeyim..."
Bu sözleri söyleyen, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı. Bahsettiği kamu görevlileri de, silahlı kuvvetler mensupları... Çok vahim bir durumla karşı karşıyayız. BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopter
kazası, Hrant
Dink cinayeti kadar,
Danıştay saldırısı kadar, 1993'te uçağı düşen
Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis'in ölümü kadar,
Susurluk kazası kadar büyük bir olay. Yazıcıoğlu'nun ölümü, devlet içindeki derin yapıların ortaya çıkarılmasında belki de
kilit olay. Nasıl her şeyin üstü örtülmek istenirken,
Genelkurmay karargâhındaki internet
andıcı olayı, birden bütün
darbe teşebbüsü davalarının seyrini değiştirmişse, Yazıcıoğlu'nun ölümünün aydınlatılması da, yaşadığımız bütün süreci etkileyebilir, değiştirebilir... Bu açıdan, Devlet Denetleme Kurulu'nu devreye sokan Sayın Cumhurbaşkanı'mıza şükran borçluyuz. İyi ki Çankaya'da demokrat, cesur ve adam gibi adam bir Cumhurbaşkanı var...
Rahmetli Yazıcıoğlu, bir siyasi parti lideriydi. Seçim çalışmaları için bindiği helikopter, 25
Mart 2009 tarihinde düştü ve beraberindeki 5 kişiyle birlikte hayatını kaybetti. Devlet Denetleme Kurulu'nun bu yılın başında açıkladığı
rapor, meselenin üzerinin örtülemeyeceğini göstermişti.
Helikoptere 2 gün ulaşılamamıştı. Yazıcıoğlu, sanki ısrarla bulunmak istenmiyordu. Enkaza ancak 27 Mart 2009 tarihinde Keş Dağı'nın Karayakup tepesinde Sisne'ye
bakan yamaçta ulaşıldı. Kazanın görgü tanıklarının 156 Jandarma İmdat'ı arayıp helikopterin düştüğü yeri tam olarak söyleyerek, enkazın yanlış yerde arandığı yönünde uyarıda bulunduğu; ancak bu ihbarların ciddiye alınmadığı da ortaya çıktı. 28-29'unda kaza mahallinde olan cihazlar kayboldu.
Kaza sırasında, bölgeden geçen savaş
uçaklarının askerî
radar görüntüleri ortaya çıktı. Görüntülere göre, kazadan birkaç dakika önce olay mahallinin 28,5 kilometre uzağından bir F-16 geçiyor. Uçak kuzey
doğu istikametinde ilerliyor. Fakat kazanın gerçekleştiği tahmin edilen saat 15.03'te Genelkurmay'ın doğu bölgesindeki tüm radarları bozuluyor. Dört dakika sonra görüntü tekrar geliyor. Radarların karardığı 4 dakika 38 saniyelik süre içinde söz konusu F-16'nın izlediği rota ise meçhul. Devlet Denetleme Kurulu'nun daha önce yaptığı tespitlere göre, helikopter tam da bu zaman aralığında düştü.
Sayın Gül'ün, "
akıl almıyor" açıklaması, yeni deliller ve bilgiler, rahmetli Yazıcıoğlu'nun bir suikasta uğradığına dair kanaatleri giderek kuvvetlendiriyor. Neden böyle bir suikast düzenlenmiş olabilir? Bu sorunun zihinlerdeki ortak cevabı, derin yapılarla ilgili Yazıcıoğlu'nun çok şey bildiği ve önemli açıklamalar yapmaya hazırlandığı yönündedir. Nitekim Hrant Dink cinayetinden sonra BBP ile ilgili sorular ortaya atılmıştı. O günlerde Muhsin Yazıcıoğlu,
Ali Bayramoğlu,
Etyen Mahçupyan ve
Eser Karakaş'la bir araya gelip konuşmak istemişti. Konuşamadan öldü.
Kazanın sırları çözülünce,
vesayet döneminin sonunu getirecek karanlık
cinayetler de aydınlanmış olacak...