Yazının başlığına bakıp da muziplik yapmayın, olay aynen böyledir.
Bir dizi yazı ile bu yaz tarım alanında görüp öğrendiklerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Türkiye tarımsal potansiyelinin en fazla üçte birini kullanabiliyor.
Tarım alanları daha boş, kullanılanlar aşırı bölünmüş, iktisadi etkin ve ölçek ekonomilerinden uzak. Eksik ve yanlış kullanım had safhada. Tarım denince bizde akla köylüler, yani bilgi, beceri,
sermaye, teknoloji, pazarlama, saklama, depolama, izlenebilirlik, sağlık,
hijyen,
gıda güvenliği, sunum ve pazarlama eksikliği gibi Türk tarımını geri bırakan sorunlar yumağı geliyor.
Türkiye'nin tarımsal devrimi yeni başlıyor. Tarım devrimini başlatan ise, bütün eksiklerine rağmen
AK Parti hükümeti. Türkiye rey karşılığı
tarım desteği vermeyi bıraktı. Balık vermeyi değil, tutmayı öğretiyor. Balık tutana
destek veriyor. Bu süreç daha rayına oturmuş, sonuç vermiş değil. Hem süreç daha etkin idare edilmeli hem de sabredilmeli.
Size ilk olarak
Anadolu Grubu'nun Brezilyalı ortağı Cutrale şirketi ile tarım alanında yaptığı büyük ortaklıktan bahsedeyim. Çünkü Türkiye tarımda 'lider modellere' ihtiyaç duyuyor. 5 milyar dolar ciro ve 23 bin çalışanı ile Sayın
Tuncay Özilhan, elli yıllık tarımsal deneyime sahip Brezilyalı Cutrale ile 2009 yılında yeni bir ortaklığa gitmiş. Bize yapılan
tanıtım sunumunda ikisi de hazır bulundu. Cutrale
portakal suyu üretiminde dünyanın bir numaralı markası. Şirketin sahibi Cutrale ömrünü bu işe verince uçaktan aşağı bakıp 'şu tarladaki şu
ağaçlar
hastalıklı' diyecek hale gelmiş. 'Ağaçlar aşk ister, ben de onu veriyorum.' diyor. Türkler de ağaç sever ancak tarımda bilgisiz aşk öldürür! Bu yüzden bizim aşkımızdan
kütük ve
kereste çıkıyor. Nitekim, 'Uçaktan hasta ağaçları tanımak için benim kaç kere uçmam gerekir?' soruma bolca gülüştük. Belli ki 'uçmak' yetmiyor!
Cutrale Türkiye'de portakal değil de ağırlıklı olarak
şeftali sektörünü
tercih ediyor. 'Çünkü bunda başka ülkelere göre mukayeseli üstünlüğünüz çok iyi.' diyor. Bu ortaklıkta Anadolu Grubu'nun
Coca-Cola' class='textetiket' title='Coca Cola haberleri'>Coca Cola şirketi ile olan uzun vadeli
işbirliği önemli rol oynamış. Tabii bir de Coca Cola'nın Türk CEO'su Muhtar Kent'in varlığı. Bay Cutrale, 'Coca Cola ile iş yapanlarla iş yapmak akıllıca olur' diye düşünmüş. Demek ki; başarılı bir iş kadar güçlü bir referans olmuyormuş aslında. Yaptığı iş kişinin ayinesidir, gerçek.
Bu dev ortaklığın ilk fazı
meyvelerini 2014 itibarıyla vermiş olacak. Yaklaşık 100 bin dekar alanda, 3 milyon şeftali,
elma, vişne,
kayısı gibi ağaçtan, 150 bin ton meyve alınacak. 500 milyon dolara varan bir yatırım ile kalıcı ve geçici 10 bin kişi istihdam edilecek. Anadolu Grubu Türkiye meyve suyu piyasasının % 30'una sahip olacak. Dev adımlarla büyüyen meyve suyu piyasasına yatırım yapmak akıllıca.
Türkler 'endüstriyel tarımı' neredeyse hiç bilmiyor. Örneğin zaten kendiliğinden 'endüstriyel bitki' olan fındığı bile yiyerek tüketmeye kalkışımızdan bunu anlamak mümkün. Daha yeni yeni türev ürünler çıkıyor, katma değer artıyor. Türkiye'nin
Bursa şeftalisi 'yemek için' harika ancak meyve suyu için verim ve aroma açısından başka türler de gerekiyor. Şimdilik yola
ithal fidelerle devam ederken, Türkiye'nin dört bir yanında, bilhassa
Şanlıurfa çiftliklerinde yaptığı
Ar-Ge çalışmaları ile bu arayış devam ediyor. Bu türler sayesinde hasat süresi bir-iki aydan mayıs-eylül arasında tam 6-7 aya çıkartılırken, verim katlanarak artacak.
Sunum yapılırken tarım teknolojilerinin, bu alandaki bilgi ve görgünün ne durumda olduğunu görünce hayretten ağzım açık kaldı. Nisanda dikilen minicik fidelerin sadece 5 ayda 1,60 m boyunu aşıp meyve aşamasına geldiğini gördüm. 10 sene sonra sökülecek, yeniden başa dönülecek. Yoksa kışlık oduna
döner. Sakın ha, 'basmışlar hormonu' demeyin, burada 'iyi tarım uygulamaları' yapılıyor. Her şey kararınca yani.
Soğuk ve
fırtına gibi aşırı dış etkenlere karşı binlerce şeftali fidesine fistan giydirilmiş, gerisini siz düşünün.