İsrail-
Türkiye ilişkilerindeki bozulmanın İsrail’e siyasi,
ekonomik ve askeri maliyetleri olacaktır. Fakat en büyük kayıp ‘Türkiye’nin dostluğu’nu kaybetmektir. Bunun ne anlama geldiğini anlayabilmek için İsrail’in kurulduğu günden bu yana yaşadığı var olma sorununu iyi okumak gerekir. İsrail, kuruluşundan bu yana yarım asırdan fazla bir süre geçmesine rağmen hala bir sonraki yılı görüp göremeyeceği korkusuyla yaşayan bir
ülkedir. Etrafı kızgın ve intikam peşinde ülkelerle doludur. İsrail çevresine öylesine kötü davranmıştır ki, aynı muamelelerin binde biri dahi kendisine tekrarlansa onu ABD bile yok olmaktan kurtaramaz. İşte bu nefret ilişkileri içinde Türkiye, İsrail’in en kıymetli meşrulaştırıcısıydı.
İran’ı 1979’da kaybeden İsrail, Türkiye ile kurduğu iyi ilişkiler sayesinde tüm dünyaya “makul Müslümanlarla iyi ilişkiler kurabiliyorum. Sorun bende değil, radikal Müslümanlarda” mesajını güçlü bir şekilde verebiliyordu. Diğer taraftan
Mısır ve
Ürdün Amerika’nın cömert yardımları sayesinde zararsız hale getirilebiliyordu. Mısır bugün bile İsrail’den sonra en çok
Amerikan yardımı alan ülkedir. Ürdün ise memurlarının maaşlarını bile dışarıdan aldığı yardımlarla ödüyor.
Gelinen noktada Türkiye, İsrail karşıtlığını
El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide ve İran gibi marjinal grupların tekelinden çıkardı. Böylece makul, demokrat, liberal ve hatta seküler Müslümanların da İsrail’i tasvip etmedikleri bir noktaya gelindi. Marjinallerin İsrail karşıtlığının
Ortadoğu’yu nasıl etkilediği ortada. Türkiye ile İsrail arasında iplerin kopmasının ise İsrail’e ve
bölgeye etkisinin çok daha büyük olacağı şimdiden belli.
Bu süreçte Mısır özel bir yere sahip. Bugüne kadar cömert yardımlarla ve
Hüsnü Mübarek gibi işbirlikçilerle sessiz tutulan Mısır,
Tahrir Meydanı’ndan sonra eskiye dönemez. Mısır belki hızla demokratlaşmayacak, ancak halkın yönetimdeki etkisi her geçen gün daha önemli olacak. Türkiye ise ‘sıfır sorun politikası’ sayesinde diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi Mısır’da da kalpleri ve beyinleri kazandı. Türkiye’nin bölge halkları arasında güçlü bir ahlaki liderliği var. Dolayısıyla
Filistin konusunda başı çeken, demokrasiyi ve insan haklarını
bayrak yapan Türkiye’ye Ortadoğu’da ilgisiz kalabilecek herhangi bir ülke yok. Nitekim geçtiğimiz yaz Mısır polis memurları sınırda İsrailli askerlerce öldürülünce Mısır da Türkiye’nin yolunu izleyerek özür ve tazminat talep etti. İsrail tıpkı Türkiye’den özür dilemediği gibi Mısır’dan da özür dilemedi. Çünkü Tel Aviv’in dili özüre dönmüyor. Çünkü İsrail bir kez özür dilemeye başlarsa bölgeye yaydığı korkunun kırılmasından ve özür taleplerinin çığ gibi büyümesinden korkuyor. Çünkü İsrail de tıpkı
Kaddafi ve
Saddam gibi geçmişte dehşet saçarak zihinlerde oluşturduğu korkular sayesinde ayakta kalıyor. Korku yıkılırsa kendisinin de yıkılacağını sanıyor. Ne var ki Ortadoğu eski Ortadoğu değil! Nitekim Mısır’dan özür dilenmeyince İsrail Büyükelçiliği binlerce protestocunun işgaline uğradı ve
elçilik görevlileri Mısır komandolarınca kurtarılmak zorunda kaldı.
İsrail Türkiye’den sonra Mısır’ı da kaybediyor. Muhtemelen diğer ülkeler de İsrail’e karşı sertleşecekler. Türkiye’nin bölgesel etkisi öylesine güçlü ki, bundan
Körfez ülkeleri ve
Kuzey Afrika da kurtulamaz. İşin ilginç yanı İsrail’i sorgulayanlar sadece Müslümanlar değil. Türkiye ile bozulan ilişkiler
Yahudi diasporasında ve Batı’da da İsrail sorgulamalarını arttırıyor. En son
Newsweek dergisi “İsrail Bitti mi” başlıklı makalesinde İsrail’in kuruluş felsefesinden çok uzaklaştığını, artık sosyal, liberal ve demokrat olmadığını belirterek “İsrail kendisiyle de savaşıyor” yazıyordu.
Karşımızda yozlaşmış, marjinal ve zayıfladığının farkına bile varamayan bir İsrail var. Yöneticileri aşırılar ve daha aşırılardan oluşuyor. Türkiye ile bozulan ilişkiler İsrail’e hem doğuda, hem de batıda çok dostlar kaybettirecektir. Yeter ki Türkiye, İsrail’in kışkırtmalarına gelmesin, tabiri caiz ise ‘Libermanlaşmasın’.