Yavuz Sultan Selim'in hanımı, Kanunî Sultan Süleyman'ın annesi ve
Kırım Hanı Mengli Giray'ın kızı olan Ayşe Hafsa Sultan, yakalandığı bir hastalıktan Manisa'da bulunan âlim ve hekîm Sümbül
Sinan Efendi'nin talebesi
Merkez Efendi'nin hazırladığı 41 çeşit
şifalı bitki ve
meyve ballarından oluşan mesir macunu diye bilinen terkibi yiyerek şifa bulmasının neticesinde bir
şükür ifadesi olarak Manisa'da Sultan Camii Külliyesi'ne bir de dârüşşifa yaptırmıştı...
1539 yılından itibaren
hizmet veriyordu...
Asıl adı Moiz Eskenazi olan Morris Şinasi, 1855 yılında fakir bir Yahudî ailesinin dört çocuğundan birisi olarak Manisa'da dünyaya gelmişti.
Salgın hastalıkların kol gezdiği o dönemde, Manisa'da da (muhtemelen) kuş palazı (
boğmaca) hastalığı, pek çok çocuğun
ölüm vesilesi olmaktadır. On yaşı civarında Moiz Eskenazi de bu salgına yakalanır. Babası, Moiz'i Manisa'nın tek
hastanesi olan Sultan Câmii Dârüşşifası'na götürüp yatırır. Uzun süre bu dârüşşifâda yatıp şifa bulan Moiz'in
babasına hekimler "Artık oğlunu çıkarabilirsin." dediklerinde, babası hem çok sevinir hem de hastane
ücretini ödeyecek parası olmadığı için üzülür. Mahcup ve tedirgin bir şekilde durumunu tedavî eden Dr. Şinasi Bey'e anlatır. Dr. Şinası Bey, üzülmemesini, hastanenin bir
vakıf hastanesi olduğu için, parası olmayanlardan para almadıklarını söyler. Hem baba hem de bunu duyan
küçük Moiz çok sevinir. O gün o çocuk tasavvur ve hayali içinde kendi kendine "Eğer bir gün zengin olursam, Manisa'ya bir hastane yaptıracağım." diye söz verir.
Moiz sonra Manisa'daki
Yahudi Mezarlığı'nda bekçilik işi bulur. Ama okuması yazması olmadığı için,
mezar taşlarını okuyamaz ve işten atılır. Daha sonraları
üzüm bağlarında
tütün tarlalarında çalışır. Aslında
İspanya katliamından sonra Sultan II. Bayezit zamanında
Osmanlı ülkesine sığındıklarında tütün bitkisini de getirdiklerinden, tütün tarımını da zaten en iyi onlar bilmektedir. O günlerde kahvelerde,
İzmir limanına bir şilebin geldiği ve Amerika'ya gideceği konuşulmaktadır. Bunu duyunca Moiz, kardeşi Salamon'u da yanına alarak cebindeki iki mecidiye ile gelip gizlice ve kaçak olarak gemiye biner.
Gemide yola çıkınca fark edilirler. Ama geri dönüş yoktur. Bu sefer geminin taşımakta olduğu
keçi,
koyun ve ineklere bakıcı olurlar. İşin aksi aslında bu gemi Amerika'ya değil, Mısır'a gitmektedir.
İskenderiye limanına varınca gemiden inerler. Bir de bakarlar ki, limanda başka bir gemi tütün boşaltmaktadır. Yanına yanaşırlar. Geminin sahibi
Yunan asıllı bir tüccardır. Bunların dikkatli bakışları Grafallo isimli bu tüccarın dikkatini çeker. Onları yanına çağırıp hamal olarak işe alır. Tütünden anladıkları ve kısa zamanda işe adapte oldukları için onları hep yanında tutar.
Artık Grafallo bunlara evladı gibi davranıp tütün ticaretinin ve diğer bir işi olan sigara imalatının bütün inceliklerini kendilerine öğretir... Sonra bir gün Grafallo, Moiz'e "Esas hayat yeni dünya Amerika'da, siz oraya gidin..." diyerek teşvikte bulunur. Zaten onların hayalleri de öyledir. Ayrıca patron
sermaye olarak da 25 bin dolar verir... Moiz, 15-16 yaşında geldiği Mısır'dan 1885 yılında 30 yaşında ayrılarak yola çıkar.
Amerikan gümrüğüne giriş yaparken Amerika'daki o zamanki Yahudî düşmanlığından korunmak için, Moiz ismini Morris,
soyadını da Şinasi (Schinachi) olarak değiştirir. Bu soyadı alışında on yaşında iken kendisini
tedavi edip ücret almayan Dr. Şinasi Bey'in tesiri vardır... (Bir sonraki yazımda da din ve ırk ayırımı yapmadan hizmet veren Osmanlı vakıflarının güzelliğinin hikâyesini tamamlamaya çalışacağım inşaallah.)