Yerli üretim genelgesi yerli sanayinin önünü açacak


Geçen hafta, doğrudan Başbakan imzasıyla çıkartılan "Yerli ürün kullanılması" hakkında genelgenin Türkiye açısından bir milat oluşturduğunu söylemek mübalağa olmaz. Sn. Başbakan'ın bu kararını ve emeği geçen herkesi kutlamak gerekiyor. Kamu: Büyük alıcı Gelişmekte olan ülkeler yüksek nüfus, büyük yüzölçümü ve düşük altyapı ve üstyapı stokuna sahipler. Yani bu ülkeler altyapı ve üstyapı yatırımına ihtiyaç duyuyorlar. Benim hesaplarıma göre Türkiye de dahil olmak üzere gelişmekte olan ülkeler geçen yıl 500 milyar dolar civarında makine teçhizat ithalatı yaptı. Mevcut trendlerle rakamın 2020 yılına varmadan 1 trilyon dolara çıkması olası. Bu kadar büyük ithalata konu olan sanayi mallarının bir kısmı gerçekten Türkiye ya da diğer gelişmekte olan ülkelerde imal edilemiyor. Yani hepsini ülkemizde üretelim diyemiyoruz. Hatta, bir iktisatçının bakış açısından, her malın her ülkede üretilmesi zaten mantıksız. 13. yüzyılda, bugünkü manada iktisat bilimini/disiplinini kuran İbn Haldun ve sonrasında 17. yüzyıldaki Adam Smith gibi klasik iktisatçılardan beri, "iş bölümü" kavramını ve ekonomik verimlilik gereği "herkesin her şeyi üretmemesi" gerektiğini biliyoruz. Ancak, bu durum ürettiğiniz şeylerin "para etmesi" gerektiği gerçeğini değiştirmiyor. Merter'deki bir tekstil atölyesi kilosu 8 dolara t-shirt üretip satarken Fransız Hermes firması bir kadın çantasını 80.000 Euro'dan satıyorsa Türkiye'nin kişi başına gelirinin Fransa seviyesine çıkması mümkün olmayacaktır. Dahası, iktisatçılar herkesin her şeyi yapmamasını salık verseler de bu tavsiyenin daha çok Ricardo'nun ideal dünyası için geçerli olduğunu da biliyoruz. Türkiye'ye 1960'lı yıllarda yabancı iktisatçılar tarafından verilen tavsiye, tarım ürünlerine konsantre olup sanayi ürünlerini (ve daha önemlisi o dönemlerde pek üzerinde durulmayan Ar-Ge gibi faaliyetleri) ihmal etmeleri yönündeydi. Oysa Ricardo gibi klasik iktisatçıların ve sonrasında gelen neoklasiklerin görüşünün aksine, 1980'lerden sonra gelişen "yeni iktisatta" Paul Romer, Allwyn Young gibi iktisatçılar işletmelerin "yaptıkça öğrenmelerinden" kaynaklanan "artan getirilerin" ortaya çıktığını fark ettiler. Hatta Paul Krugman daha ileri giderek artan getirilerin uluslararası ticaretin ana itici gücü olduğunu söyledi ve Nobel ödülü kazandı. Yaparak öğrenme, artan getiriler gibi güçler ekonomik açıdan en çok sanayi sektörünü ilgilendiriyor. Temel bilimler temel bilgi platformunu geliştiriyor; sınai Ar-Ge faaliyetleri bu platformu sanayi tarafından kullanılabilir hale getiriyor. Ancak gerçekten üretmeden "öğrenemiyorsunuz". İşin birinci püf noktası burada. Genelge ne diyor? İşte Sn. Başbakan'ın genelgesi bu açıdan önemli. Sanayi malı üretebilmeniz için talep olması gerekiyor. En büyük talep unsurlarından birisi ise devlet. Türkiye Cumhuriyeti aktörleri senede GSYİH'sının yüzde 9'u civarında makine ekipman ithal ediyor. Bunun yüzde onu kamudan kaynaklanıyor; kamunun makine teçhizat ithalatı GSYİH'nın yüzde 0,5'i ile yüzde 1'i arasında değişiyor. Yani kamu büyük alıcı. Geçen ay bu köşede ele alınmıştı; yerli sanayi üreticileri özellikle sağlık sektörü gibi alanlarda yabancı rakiplerine karşı önemli dezavantajlarla karşılaşıyordu. Bu alanlar zaten sanayi sektörünün "öğrenme kapasitesi" en yüksek olduğu alanlar. Yani, kamu sektörü bir tıbbî cihazı bir Türk şirketinden değil de yabancı bir şirketten aldığı zaman Türk şirketinin "yaparak öğrenme" şansı da ortadan kalkmış oluyor. Bir sonraki roundda Türk şirketinin yabancı rakibine karşı şansı daha da azalıyor. İşin ikinci püf noktası da burada. Başbakanlık genelgesi, kamu alımlarında yerli sanayinin şu ana kadar maruz kaldığı ve şikâyet konusu olan rekabetçi dezavantajları ortadan kaldırmayı hedefliyor: Belirli bir yabancı şirketin ürününü gizlice tarif eden şartname hazırlanmayacak. Diğer şekillerde yerli ürünlerin ihale şansını ortadan kaldıran yani haksız rekabet oluşturan şartname maddeleri koyulamayacak. İthal ürünleri yerlilere karşı avantajlı hale getiren ön ödeme gibi avantajlar yerli ürünlere de tanınacak. Sonraki adımlar Bu genelge önemli hatta tarihî bir aşama idi. Şimdi sıra genelgenin uygulanmasında. Genelgenin yukarıda özetlenen prensiplerinin uygulamaya geçtiği nasıl takip edilecek? Öncelikle, tüm bakanlıklarda satın alma birim ve elemanları bu genelge çerçevesinde aktif olarak eğitilmeli. Evet, sadece basit bir farkındalıktan değil eğitimlerden bahsediyorum. Bu eğitimleri Kamu İhale Kurumu verebilir. Ancak önce Kamu İhale Kurumu'nda farkındalık gerekiyor. Dahası, KİK'nun şu anda biçilen misyondan daha aktif bir konuma gelmesi/getirilmesi elzem. KİK bir manada denetim görevi yerine getirmeli. En önemlisi, KİK, Türkiye'nin kalkınmasının bir aracı olduğunun farkına varmalı. Alınması gereken bir diğer önlem ise sektör bakanlıklarına "yatay sorumluluklar verilmesi". Bu köşede önceden de yazıldı; Türkiye'nin rekabetçi ve gelişmiş bir sanayi kesimine sahip olması sadece Sanayi Bakanlığı'nın sorumluluğu değil. Ulaştırma, Sağlık ve Enerji bakanlıkları dahil olmak üzere tüm sanayi malı kullanan sektör bakanlıklarına kendi alanlarında Türk özel sektörünün geliştirilmesi sorumluluğu ölçülebilir performans kriterleri eşliğinde verilmeli. Örneğin önümüzdeki dönemde büyük demiryolu yatırımları yapmaya devam eden yani ciddi kamu alımları yapacak olan Türkiye'nin önemli bir demiryolu araçları ihracatçısı haline gelmesi hedefine ne dersiniz?
<< Önceki Haber Yerli üretim genelgesi yerli sanayinin önünü açacak Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER