İsrail iç politikası, dış politikasını çökertti...


İsrail, Goldstone raporunda olduğu gibi Mavi Marmara raporunda da alavere dalavereyle netice almaya çalıştı. Bölgede 'hard power' ile hareket eden ve kan dökmekten çekinmeyen İsrail, uluslararası kurumlarda ve ortamlarda 'soft power' ile süreçleri lehine çevirmeye çalışıyor. Yahudi lobisi tüm gücünü ve imkanlarını kullanarak, İsrail hükümetinin döktüğü kanı temizlemeye uğraşıyor. İsrail'e göre esnetilen gerçekler, uluslar arası kurumların değer sistemlerini yok ediyor, inandırıcılığı ve güveni ortadan kaldırıyor. Mavi Marmara'yla ilgili komisyon raporu, sorunu çözmek yerine daha da derinleştirdi. İsrail, lehine zannettiği bir karar çıkartarak aleyhine bir durum üretti. The Guardian'ın vurguladığı gibi İsrail bir kez daha stratejik bir ilişki yerine bir taktik zaferi tercih etti, kazanmış gibi görünerek kaybetti. Bu küçük düşünme politikası, İsrail hükümetinin çapsızlığının ve vizyonsuzluğunun bir göstergesi. İsrail gibi birçok bölgede lobi etkisi olan bir ülke, çapsız hükümetinin miyop bakışının esiri oldu. İsrail dış politikası, vizyonsuz iç politikası tarafından adeta çökertilmeye başladı. Aşırı ve marjinal görüşlere sahip küçük koalisyon ortakları, ülke çıkarlarını nazara almayan, dünyayı değil tabanlarını düşünen bir politika ortaya koydular. İç siyasetin küçük politik hesaplarına esir düşen meseleler, İsrail'in uzun vadeli çıkarlarını ve bölgesel konumunu ciddi şekilde riske soktu. Aslında bu çapsızlığın bir benzerini Türkiye'de CHP de gösteriyor. Onlar da kendi ülkesinin çıkarlarını ve onurunu düşünmek yerine, iç siyaset manevralarıyla hükümeti hırpalamaya çalışıyorlar. Kılıçdaroğlu, 'Türkiye'nin çıkarları, böyle küçük olaylara alet edilmemeliydi' şeklindeki sözlerle gerçekleşen katliamı göz ardı ederken, rapor üzerinden hükümeti eleştiriyor, çoğu zaman da İsrail'in tezlerine yakın bir duruş ortaya koyuyor. Türkiye'de halkın büyük bir kısmı Türk insanına yönelen bu katliamı bir onur meselesi ve ulusal bir dava olarak görüyor. Aslında sorun, sadece Türkiye ile İsrail arasında da değildir. 30 ülkeden 600 gönüllünün katıldığı yardım turuna yönelik saldırı 100 ülke tarafından da kınanmıştı. Yani bu mesele uluslararası vicdan ve insanlık açısından da önemlidir. Egemenlik hakkı 12 mille sınırlıyken 72 milde gerçekleşen bu hukuksuz müdahale insanlık dışı bir katliama dönüşmüştür ve bunu hiçbir gerekçe meşrulaştıramaz. Buna ne CHP'nin çabası yeter, ne de İsrail'in gücü... Bu olayın eleştirilmesi gereken ve büyük bir hadiseye dönüşen kısmı Mavi Marmara'nın seferi değil, İsrail'in kan döken haydutluğudur. İsrail'e söz söylemek yerine, kendi ülkesinin hükümetine söz söylemek ancak CHP yönetimine yakışır. Bölgede giderek yalnızlaşan İsrail'i CHP'nin dostluğu da kurtaramaz. İsrail, Türkiye için olmazsa olmaz bir kapı değildir, ama Türkiye bölgede en önemli bir iki kapıdan biridir. İsrail işbirlikçi rejimlerle bölgede kurduğu düzeninin bir benzerini demokratikleşme dalgasının hüküm sürdüğü yeni dönemde sürdüremez. Halkının sesine kulak veren hiçbir yönetim, İsrail'in yanlışlarını görmezden gelemez, gelirse de iktidarda kalamaz. Bu süreçte serinkanlılık ve sağduyu kesinlikle elden bırakılmamalıdır. Ne savaş çığlıkları atmak doğrudur, ne de 'öldük bittik' diye yaygara yapmak... İsrail yanlıştan dönerse, Türkiye'nin yeni hamleler yapmasına gerek kalmaz. İlişkilerin normalleşmesi için Türkiye'nin şartları bellidir. Ama İsrail'in Filistin ve Gazze politikası değişmediği sürece ilişkilerin çok iyi bir noktaya gelmesini beklemek de hayalcilik olur.
<< Önceki Haber İsrail iç politikası, dış politikasını çökertti... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER