Davos, Alçak Koltuk,
Kurtlar Vadisi ve Mavi
Marmara derken
Birleşmiş Milletler
Palmer Raporu
İsrail ile ipleri tamamen kopardı.
Mayıs sonlarında
Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu ile yaptığımız görüşmede Davutoğlu yayınlanacak olan BM
raporunu kastederek “Göreceğiz, İsrail için ayrı bir hukuk mu var, yoksa herkes için geçerli olan hukuk İsrail’e de mi uygulanıyor. İsrail uluslararası hukukun üzerinde mi, değil mi? Bunu göreceğiz” demişti.
Rapor yayımlandı ve aslında hepimizin bildiği bir gerçek bir kez daha doğrulanmış oldu: İsrail uluslararası hukuktan muaftır. İsrail yerkürenin istisnai devletidir. Canı ne isterse yapar, bunlar için hiçbir ceza da almaz. Ordusu
terörist gibi davranır, küçücük çocukları yasadışı bombalarla yakarlar, hapishanelerinde düzenli olarak işkence yapılır, binlerce kişi suçunu dahi bilmeden hücrelerde çürür de BM’nin sesi soluğu çıkmaz. Kazara yazılan tarafsız bir iki rapor ise zamanla ya unutulur, ya da “pardon yanlışlıkla bunu yayımlamışız” denilip değiştirilir... Mossad ajanları
Macaristan,
Birleşik Arap Emirlikleri,
İran gibi
ülkelerin sokaklarında,
otel odalarında tüm dünyanın gözü önünde insanları öldürebilir. Katilin kim olduğunu kameralar kaydeder, tüm dünya cinayete şahittir, fakat kimsecikler İsrail’e
hesap sormaz, soramaz... İsrailli yetkililer
İngiliz, Kanadalı, Avustralyalı fark etmez diğer ülke vatandaşlarının pasaportlarını bile çalarlar, birebir kopyalarlar ve bu pasaportlarla suç işlerler de kimseciklerin gıkı çıkmaz. İsrail onlarca yıldır hem terörü bir yöntem olarak kullanır, hem de
Filistin’de çok açık bir etnik
temizlik uygular. Fakat hukuk her konuda olduğu gibi burada da susar.
İsrail’in suç listesi kabarık. Fakat bu suçlarından dolayı bırakınız cezalandırıldığını, yargılandığını gören dahi olmamıştır. Mayıs ayındaki konuşmamızda Bakan Davutoğlu İsrail’in halinin normal olmadığının altını çizmiş, bu normal dışılığın ne yazık ki her geçen gün daha kötüye gittiğini söylemişti. Bunu söylerken de İsrailli yetkililerdeki niteliksel düşüşü örnek göstermişti. Gerçekten de geçmişte soğukkanlılığı ve eğitim kalitesi ile dikkatleri çeken İsrailli diplomatlar ve siyasiler bugün
kasaba siyasetçilerini bile aratır görünümdeler. İsrailli yetkililerin kullandığı
İngilizce bile her geçen gün bozuluyor, daha bir Ortadoğulu hale geliyor...
Küresel Ergenekon
Uzun lafın kısası Ahmet Davutoğlu da İsrail’in ‘kendine has’ (sui generis) durumunun farkında. Buna rağmen Davutoğlu Hoca o gün çok kararlıydı, bugün de aynı kararlılığı sözlerinde ve davranışlarında görmek mümkün. O gün “İsrail’i normal bir devlet haline getirecek olan
Türkiye’dir” demişti. Hatta bundan daha fazlasını da söylemişti... Açıkçası Türkiye’nin ‘İsrail gerçeği’ne bu kadar net bir şekilde meydan okumasına şaşırmıştım. Çünkü İsrail ‘küresel Ergenekon’un tam ortasındadır. İçeride kendi Ergenekonu ile baş etmekte zorlanan bir ülkenin küresel bir çeteleşmeye kafa tutmasını fazlaca cesur bulmuştum. Fakat görünen o ki Türkiye kararlı.
Açıklanan 5 önlem sanıldığı gibi kıymetsiz tedbirlerden oluşmuyor. Bir kere İsrail Türkiye’nin dostluğunu ilelebet kaybetme noktasına geldi, ki bu İsrail’in meşruiyeti adına hayati bir öneme sahip. İkinci olarak Türkiye
Gazze ablukasını tanımadığını ilan ederek Filistin sorununda doğrudan taraf haline geldi. Üçüncüsü bu ablukayı tanımayan Türkiye kendisini Gazze’ye geçişte durdurmaya kalkacak bir İsrail’e silahla karşılık vereceğini de ilan ediyor. Dahası Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül “Bu tedbirler ilk aşama... İleride alınacak başka tedbirler de söz konusu olabilir” diyerek gerilimin daha da tırmanacağının işaretini veriyor...
İsrail’in uluslararası hukukun üzerinde olduğu açık. Normal bir devlet olmadığı da. Bakalım Türkiye bu ‘sıradışı devlet’i hukukun içine sokabilecek mi? Bu sorunun cevabını bilemiyorum. Tek bildiğim eğer bunu başarabilirse sadece Araplar değil, tüm dünya Türkiye’ye müteşekkir olacaktır.