Libya’da muhalifler
Kaddafi rejimini yıkmayı başarmış gibi görünüyorlar. Bunca uluslararası desteğe rağmen Kaddafi taraftarlarının aylarca direnmesi bile kendileri açısından başarı olarak görülebilir. Bununla birlikte, yıkılanın yerine ne kurulacağı sorusu hala ortada duruyor, zira Kaddafi ailesi
siyasetten ve savaştan bertaraf edilmediler. Kızı Cezayir’e sığındı, kendisinin ve oğullarının nerede olduğu bilinmiyor ancak dünya basınını sıklıkla aydınlattıklarına bakılırsa ülkelerinin çok uzağında değiller.
Ulusal Geçiş Konseyi, diğer ifadeyle geçici hükümet şimdilik yönetimi elinde bulunduruyor ve uluslararası oyuncular da bu konseyi yeni muhatap olarak görüyor. Ancak Konsey’in uluslararası oyuncuları ne kadar muhatap gördüğü, hangilerini daha çok dikkate aldığı açık değil. Libya’da istikrar sağlanana kadar BM güçlerinin görev yapması yolundaki öneriye şiddetle karşı çıkan Konsey, bunu
yabancı askeri güçleri istemediği için mi yoksa bazı yabancılara karşı çıktığı için mi istemiyor anlamak kolay değil.
İki farklı tutum
Kaddafi’nin siyasi
mirasçılarından Khamis’in öldürüldüğü ileri sürülüyor; Saadi ve Seful
İslam ise görevlerinin başındalar. Bununla birlikte, iki kardeşin tutumları farklı ve bu da bir dizi yorum yapmayı mümkün kılıyor.
Yorumların bir kısmı, oğulların babaya ihaneti üzerine kurulmuş durumda, ama bu yorumların daha çok
Avrupa basınında yer aldığı ve
propaganda amaçlı olduğu söylenebilir. İki kardeşin farklı açıklamalar yapması, genellikle kardeşler arası siyasi miras kavgası gibi değerlendiriliyor.
İddiaya göre Saadi, daha fazla kan dökülmemesi için muhaliflere teslim olmayı önermiş. Nedendir bilinmez, muhalifler de reddetmiş olmalılar zira şu ana kadar teslim olan yok. Belki konu teslim olmakla ilgili değildir ve Saadi muhaliflerle
anlaşma yolu arıyordur. Bu anlaşma, yeni Libya’da Kaddafi aşiretinin ve kendisine bağlı askeri birliklerin temsil edilmesini sağlamaya yönelik olabilir. Gayet tabi Saadi’nin uzlaşma arayışlarında yeniden yapılanmanın mali boyutu da bulunuyordur. Öte yandan Seyful İslam ise, Kaddafi yanlılarının silahlı direnişinin başına geçmiş gibi gözüküyor ve mücadeleyi bırakmayacağını beyan ediyor.
Tek çerçeve
Oğullardan birisi havucu, diğeri sopayı dile getiriyor diye mutlaka birbirlerine girdiklerini düşünmek gerekmiyor. Saadi, yeni bir ulus-devlet bilinci oluşturulması için eski kadroların tümünün bertaraf edilmesinin gerekmediğini, babasının zaten
yaşlı olduğunu, Kaddafi aşiretinin de sisteme çekilmesini önerirken güvercin siyaseti yapıyor. Seyful İslam da, yine yeni bir ulus-devlet bilinci yaratılması üzerinden siyaset yapıyor ama o dikkatleri dış güçlere veriyor. Yabancılara ülkeyi teslim edecek güçlerle mücadelenin kaçınılmaz olduğu savını işliyor ve esas direnişi yabancı güçlere karşı verdiğini ileri sürüyor.
Söz konusu girişimlerin Kaddafi rejimi lehine bir
kazanç sağlayacağı düşünülmemeli, belki oğulların da amacı bu değildir ve yeni Libya’nın yönünü belirlemeye yöneliktir. Yeni Libya’nın müttefiklerini, dostlarını ve düşmanlarını yeniden
yapılandırma çabası söz konusu olabilir. Bu durum Türkiye’deki kurtuluş savaşı yıllarına,
İstanbul-
Ankara hükümetleri dönemine ve kurulacak cumhuriyetin ideolojisinin saptanmasına çalışıldığı yıllara benziyor. Kaddafi’nin Arap milliyetçiliğine dayalı anti-emperyalist dilinin yerine, oğullar Libya milliyetçiliğine dayalı anti-emperyalist bir dil kurmaya çalışıyorlar. Bu yaklaşım dağınık durumdaki Libyalıları etkilerse, Libya’da yabancı olmak Sarkozy’nin düşlediği gibi bir şey olmayabilir.